Felsefe ve sosyolojiyi yalnızca akademik birer alan değil, aynı zamanda düşünsel bir yolculuk olarak gören Prof. Dr. Abdullah Durakoğlu, entelektüel birikimi, disiplinler arası bakış açısı ve eğitime olan tutkusu ile öne çıkan değerli bir akademisyendir. Lisans eğitimini 1999 yılında Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Felsefe Grubu Eğitimi Bölümü’nde tamamlayan Durakoğlu, 2008 yılında aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde felsefe alanında yüksek lisansını, 2010 yılında ise Eğitim Bilimleri Enstitüsü Felsefe Grubu Öğretmenliği Anabilim Dalı’nda doktorasını başarıyla tamamladı.
Akademik yolculuğuna 2011 yılında Abant İzzet Baysal Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nde Yardımcı Doçent olarak devam eden Durakoğlu, 2017’de doçentlik, 2022’de ise profesörlük unvanlarını alarak bilgiye adanmış kariyerini taçlandırdı. Halen Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde görevini sürdüren Prof. Dr. Durakoğlu, düşünsel derinliği, özgün yorumları ve akademik katkılarıyla öğrencilerine ve akademiye ilham vermeye devam ediyor
Rönesans döneminin ressam ve heykeltraşı Raffaello Sanzio da Urbino ya da kısaca Raffaello adıyla anılan İtalyan sanatçı kısa ömrüne çok sayıda eser sığdırmış ve bundan 505 yıl önce 37 yaşındayken Roma’da hayatını kaybetmiştir. Onun en meşhur eseri orijinal adı “La Scuola di Atene” olan Atina Okulu” adlı freskidir. Vatikan’da bulunan Apostolik Sarayı’nın duvarını kaplayan bu eser hakkında bilmediğimiz pek çok şeyi, felsefe alanında çalışmaları bulunan Prof. Dr. Abdullah Durakoğlu’na sorduk. Böylesi bir tercihte bulunmamızın nedeni Raffaello’nun “Atina Okulu” freskinin adından da anlaşılacağı gibi felsefe ve bilim tarihini konu edinen görsel bir sanat eseri olmasıdır.

- ‘Atina Okulu’ çalışmasının konusu nedir ve bu eserde hangi görsellere yer verilmiştir?
58 insan figürünün bulunduğu bu eserde Raffaello, Antik Çağın ve Orta Çağın en önemli filozof ve bilim insanlarını aynı mekânda buluşturmuştur. Figürleri dikkatlice tasarlayan Raffaello, figürleri tasarlamadan önce resmedeceği filozof ve bilim insanlarının düşüncelerini ve yaşam biçimlerini iyi analiz etmiş, ilgili kişinin figürlerine de buna uygun bir biçimde yer vermiştir. Sanatçı, figürleri resmederken siması bilinen filozof ve bilim insanlarının figürlerini genellikle kendi simalarıyla resmetmiştir. Elbette 58 figürün bulunduğu bir çalışmada figürüne yer verilen her bir filozof veya bilim insanının simasının bilinmesi mümkün değildir. Sanatçı siması hakkında yeteri kadar bilgiye sahip olamadığımız filozof veya bilim insanlarını ise çağdaşı olan sanatçıların simasıyla resmetmiştir. Bunlardan biri, Antik Yunan filozofu Platon figürüdür. Platon, Raffaello’nun çağdaşı olan bilim insanı ve ressam Leonardo da Vinci’nin simasıyla resmedilmiştir. Aristoteles ise İtalyan ressam ve heykeltıraş Bastiano Da Sangallo’nun simasıyla resmedilmiştir Raffaello, böyle yaparak Rönesans Dönemi’nin sanatçı arkadaşlarını onore etmiştir.
- Eserdeki en çarpıcı figürler hangileridir?
Freskin merkezinde yer verilmesinden dolayı en çarpıcı figürler, her ikisi de eşit derece çarpıcı ve yan yana resmedildiğinden Platon ve Aristoteles figürleridir. Literatürde en çok yorumlanan figürler de Platon ve Aristoteles’ e aittir. Bunula birlikte Aristoteles ve Platon figürleri yorumlanmaya daha elverişli görünmektedir. Çünkü yan yana bulunan iki büyük filozof figürünün ellerinin duruş biçimleri bile Raffaello tarafından filozofların kendi düşüncelerine karşılık gelecek biçimde tasarlanmıştır. Eserde Platon figürü, işaret parmağını havaya kaldırarak gerçek olanın idealar olduğunu ifade etmektedir. Aristoteles ise avucu açık elini ileri doğru uzatarak yeri işaret etmekte ve hocasının aksine gerçek olanın bu dünya olduğunu işaret etmektedir.
Çarpıcı bir diğer figür ise Herakleitos’u temsil etmektedir. Eserde insanlar arasında sanki uyuklayan bir simayla resmedilen bu figür, Herakleitos’un temsilidir. Filozof, anlaşılması güç eserlerinden ve kasvetli üslubundan dolayı İlkçağda “Karanlık Herakleitos” olarak adlandırılmıştır. Yalnız yaşamı tercih eden ve yığınları hor gören Herakleitos, Parmenides’in “Varlık vardır, oluş yoktur” iddiasına karşı “Varlık yoktur, oluş vardır” iddiasını ortaya atmıştır. Yaşam biçimine uygun bir biçimde görselde de Herakleitos figürü, insanlar arasında yalnız başına oturma pozisyonunda ve kasvetli bir ruha sahip olduğuna ilişkin bir izlenim veren simayla resmedilmiş görünmektedir. Ayrıca bu figürü çarpıcı yapan şey figürün ayaklarında bir çift çizmeye yer verilmesidir. Eserde neredeyse her figür, çıplak ayakla veya bir çift sandaletle bulunurken Herakleitos figürünün ayaklarında çizme bulunması bu figürü daha da çarpıcı hâle getirmiştir. Bu çift çizme Raffello tarafından çağdaşı Michelangelo’nun hayatı boyunca neredeyse ayağından çıkarmadığı bir çift çizmeyi temsil etmektedir. Öte yandan Raffaello, Herakleitos figürünü Michelangelo’nun simasıyla resmetmiştir.
Üçüncü sıradaki çarpıcı figür ise kişiden kişiye değişmektedir. Literatüre baktığımızda araştırmacılar tarafından üçüncü sırada yorumlanan figürler farklılık göstermektedir. Kimine göre Sinoplu Diyogenes, kimine göre Hypatia, kimine göre de Sokrates figürü çarpıcı bulunmaktadır. Ancak bana göre, ya da benim en çarptığım üçüncü figür olarak ifade edersem, Hypatia’nın figürüdür. Raffaello’nun freskinde yer verdiği kadın figür, İskenderiyeli Hypatia freskte dimdik ayakta ve üzerindeki beyaz kıyafetle resmedilmiştir. İskenderiye doğumlu kadın filozof Hypatia yalnız çalışmalarıyla değil, güzelliği, zarafeti ve yaptığı mücadelelerle de tarihe geçmiş bir bilim insanıdır. Bana en çok da bu yönleriyle çarpıcı geliyor. Freskte erkeklerin arasında dimdik ayakta bulunmasından ve zarafetinden dolayı figürünü de çarpıcı buluyorum. Yüzyıllarca İskenderiye kenti, bilimin ve aydınlanmanın merkeziydi. Roma’nın ele geçirmesiyle kentte barış ortamı sona erdi ve kente dinsel öğretiler hâkim olmaya başladı. Bu dönemden sonra doğan, Hypatia, matematikçi olan babasının okulunda matematik, felsefe ve astronomi dersleri veriyordu. Ancak onun ders verdiği dönemde kentin dokusu hızla değişmeye devam ediyordu. İktidara egemen olan Hıristiyanlar, başta Pagan ve Yahudi olmak üzere farklı dinlere mensup insanları hedef aldılar. Kentte sürekli cinayetler işlenmeye başlandı. Bu dönemde dâhi Hypatia, çalışmalarını aralıksız sürdürmeye devam etti. İskenderiye Patrikhanesi’nin Hypatia’ya duyduğu kin de buna mukabil her geçen gün artmaya devam etti. Böylelikle başpiskoposun talimatıyla Hypatia, bir şeytan olarak ilan edildi. Bunun üzerine Hıristiyan cemaati soluğu Hypatia’nın kapısında aldı. Önce saçından sürükledikleri Hypatia’yı kiliseye götürdükten sonra çırılçıplak soyup taşlayarak linç ettiler.
- Raffaello’nun bu eserdeki başarısı nedir?
Raffaello bu çalışmasıyla yaklaşık 1600 yıllık felsefe ve bilim tarihini tek bir görselle özetlemiştir. Sanatçı, özellikle filozofların figürlerini tasarlarken yalnız fiziksel özelliklerine göre değil, fikirlerine ve yaşam biçimlerine uygun bir biçimde resmetmeye çalışmıştır. Freskte yer alan İbn Rüşd figürünü buna örnek olarak verebiliriz. İbn Rüşd bilindiği gibi Aristotelesçi bir filozoftur. Raffaello İbn Rüşd figürünü sağ eli kalbinde oturma pozisyonunda düşünceli bir insan izlenimi verecek şekilde başında sarıkla resmetmiştir. Özellikle İslam kültüründe eli kalbe götürmek, çok sayıda mana içeren bir tür selamlama davranışıdır. Eli kalbe götürerek selamlamak karşındakilere sevgi, saygı ve güven duyduğunu sessizce ifade etmek anlamına gelir. Bununla birlikte Raffaello İbn Rüşd figürünü güven verici bir simayla resmetmiştir. Raffaello’nun freskinde figürüne yer verdiği Müslüman filozof olan İbn Rüşd, İslam Uygarlığında yetişen en katı Aristotelesçi filozoftur. Raffaello, freskin merkezinde Platon ve Aristoteles figürlerine yer vermiştir. İbn Rüşd’ün en çok saygı gösterdiği, eserlerini şerh ettiği ve düşüncelerini savunduğu filozof Aristoteles’tir. Raffaello bu durumu göz önünde bulundurarak İbn Rüşd figürünü, bulunduğu ortamda huzur bulan ve karşısındakilere saygı gösteren bir insan izlenimi veren bir simayla resmetmiştir. Raffaello’nun bu eserdeki en büyük başarısı, özellikle filozof figürlerini resmederken resmettiği filozofların düşüncelerini, dünya görüşlerini çok iyi analiz ederek figürlerine de buna uygun bir biçimde şekil vermesidir.

- Bu eser neyi temsil ediyor?
Freskin merkezinde iki büyük Yunan filozofu Platon ve Aristoteles figürleri bulunmaktadır. Freskte Antik çağın diğer filozofları ile gökbilimcileri, matematikçileri, sanatçıları ve birkaç tane de olsa Orta çağ filozoflarının figürlerine yer verilmiştir. Bu iki büyük Yunan filozofunun freskin merkezinde yer verilmesinin bu filozofların İlk Çağın ve Orta Çağın diğer yıldızları diye nitelendirebileceğimiz önemli kişiler tarafından çevrelenmesinin elbette bir manası vardır. Platon salt felsefeye, onun öğrencisi Aristoteles ise felsefeyle birlikte deneye ve gözleme önem veren filozoftur. Öte yandan Platon ve Aristoteles figürlerine, ellerindeki kendi kaleme aldığı kitaplarıyla birlikte şekil verildiğinden freskte adından en çok emin olduğumuz iki filozof figürüdür. Ancak diğer figürlerin kimliği hakkında kesin bir bilgiye sahip değiliz. Diğer figürlerin kimliği, yalnızca figürlerin hâl ve duruşlarından teşhis edilebilir. Öte yandan freskin merkezinde yer alan Platon ve Aristoteles figürlerine, merdivenden ilerlemelerin önü açılacak biçimde önünde boşluk bırakılarak yer verilmiştir. Bu bağlamda düşünüldüğünde Raffaello bu eseri, tüm bilginin kaynağı olarak görülen felsefeyi, ön plana çıkartacak biçimde tasarlamıştır. Freskte ağırlıklı olarak gökbilimci ve matematikle birlikte diğer alanların öncülerine de yer verilmiştir. Örneğin, Sokrates figürü diyalogu, Herakleitos figürü diyalektizmi temsil etmektedir. Ancak bu alanlardan her biri düşüncenin ürünü olarak ortaya çıktığından başka bir ifadeyle felsefenin ürünü olduğundan Raffaello, freskin merkezinde iki büyük Yunan filozof figürüne yer vermiştir. Bu bağlamda düşünüldüğünde ‘La Scuola di Atene’ freski, felsefenin gücünü, etkisini vurgulamak amacıyla felsefeyi temsil etmektedir. Zira Raffaello, bu eseri de felsefenin tarzına uygun bir biçimde kesinlikten çok sorulara ve çoklu yorumlara açık olabilecek bir biçimde tasarlamıştır.
- Raffaello bu eserle hangi mesajları veriyor?
Raffaello bu eserde yer verdiği figürler arasında kendi figürü de dâhil çeşitli etnik kökenden gelen, farklı dinlere mensup kişilerin figürlerine yer vermiştir. Figürler arasında Antik Yunanlılar dışında Arap, İtalyan, İranlı, Makedonyalı filozof veya bilim insanlarının figürleri de bulunmaktadır. Öte yandan kadın figürlerine de yer verilmiştir. Bu kadın figürlerinden en bilineni Hypatia’nındır. Bu açıdan düşünüldüğünde Raffaello’nun bu eserle, insanlığa şöyle bir mesaj verdiği söylenebilir: Felsefeye, bilime ve sanata katkısı olan kim varsa, hangi etnik kökenden gelirse gelsin, hangi dine mensup olursa olsun o birey, tüm insanlığa katkı yaptığından onore edilmeli ve diğer insanlar için örnek model olarak alınmalıdır. Rönesans kelimesinin kökeninde İtalyanca ’da yeniden doğmak anlamına gelen Rinascimento kavramı vardır. Raffaello’nun da Rönesans döneminin sanatçısı olduğu düşünüldüğünde onun da uzun bir aradan sonra felsefeye ve bilime önem vererek tekrar uyanmamız gerektiği yönünde insanlığa özellikle Batı dünyasına bu fresk yoluyla mesaj vermeye çalıştığını ifade edebiliriz. Raffaello’nun bu eserle verdiği en kucaklayıcı ve bir aforizma biçiminde söylenebilecek mesaj şöyle ifade edilebilir: Orta çağ boyunca içinde bulunduğumuz uykudan artık uyanalım, felsefe, bilim ve sanatın rehberliğinde harekete geçelim!
Bu eserin önemi ve değeri hakkında özetle şunu söylemek istiyorum: ‘Atina Okulu’ çalışması, tarihi, estetik ve bilimsel değerleriyle çok farklı alanlarda analize edilmeye uygun bir eserdir. Bu yönüyle Raffaello’nun bu çalışması, birçok araştırma konusu olmayı hak etmektedir. Rönesans öncesinin zengin mirasını günümüze kadar taşıyan bu muhteşem eserin gelecekte de hem zihinlere hem de gözlere hitap etmeye devam edeceğini düşünüyorum.
Prof. Dr. Abdullah Durakoğlu’nun bilgiye, düşünceye ve insanlık hallerine dair derinlikli bakışı, yalnızca bir akademisyenin değil; aynı zamanda sorgulayan, anlam arayan bir düşünürün sesidir. Onunla gerçekleştirdiğimiz bu söyleşi, felsefenin yalnızca soyut bir uğraş değil, yaşamın ta kendisi olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Bizleri düşünmeye, sorgulamaya ve anlamaya davet eden bu içten sohbet için kendisine teşekkür ediyor; bilgiye olan yolculuğunda ilham vermeye devam edeceğine yürekten inanıyoruz
Yorum Yazın