• PUSU
    • PUSU
      Aşkın örümcek ağına dönüşen hali, pişmanlıkla yoğrulmuş bir kalbin iç sesiyle buluşuyor. Abdel Latif Mübarek’in yeni şiiri “Pusu”, sahte masumiyetin ardındaki yıkımı, sessizliğin içindeki çığlığı ve sevdanın karanlık yüzünü gözler önüne seriyor. Şair, duygusal bir pusunun içine çekilen benliğin çözülüşünü, metaforlarla örülü bir iç hesaplaşmayla anlatıyor.
      23.10.2025 - 07:47 | Son Güncelleme:23.10.2025 - 07:47
      Abdel Latif Moubarak

      Pusu

      Mısırlı şair Abdel Latif Mübarek'in bir şiiri

      Sessizlik içinde kederlenmeyi öğrendim,
      Tıpkı seni sevmeyi öğrendiğim kadar,
      Özlemine teslim olup onun içinde ölmeyi.
      Acı bir gerçek beni özgür bıraktı:
      Bana olan aşkın,
      Aslında,
      Bir örümcekmiş.
      Tek ve sade hayalim seni bulmaktı,
      Yüklerimi taşıyan,
      Gözlerimin içinde dimdik duran,
      Kanım damarlarında dolaşan.
      Kalbimi gün doğumuna verdim,
      Sadece uyanıp, kendi aşkının elindeki
      bir gi̇yoti̇n olduğunu görmek için.
      Ve sana olan aşkım,
      Sorunun ta kendisiydi.
      Başlangıcın ıstıraplıydı,
      Bitişin hileyle örülmüş,
      Ölçülüp biçilmiş,
      Duasız kesilmişti.
      Sana tapıyordum,
      Bir putperestin puta taptığı gibi bile değil.
      Sana olan aşkımın sonunun hi̇çli̇k olduğunu bilmiyordum,
      Pişmanlıkta kaybolmuş.
      Hamur gibiydim,
      Senin parmaklarınla şekillenen.
      Geleceğin,
      Senin güneşinin altında, senin gölgenin altında çiçek açtığını bulur,
      Ve geçmiş günlerimi,
      Sonsuza dek,
      Seni sevdiği için affederdim.
      Göklerinden iki yıldızla doğan tek kişinin ben olduğumu inkâr etme,
      Alnımdaki iki mühür,
      Mükemmel bir uyum içindeydi.
      Ölü hakikatin güneşi renklendi,
      Samimi sözlerim ile sahte gülümsemen arasında.
      Yapay suretlerin yaratıldı:
      Bazen bir melek,
      Bazen bir yıkım,
      Bazen kusurların destansı bir şiirdi,
      Onu sahte bir masumiyetle anlatırdın.
      Yarattığın şeytan,
      Zalim yalnızlığının ateşinde terk etmedi.
      Sesinin yumuşak fısıltısı,
      Boş bir zamanı doldururken,
      Ben oradaydım,
      Onu çağırdığını hatırlıyordum.
      Kalbim senin oyuncağındı,
      Onu denerdin.
      Üzgün olmaktan başka bir işe yaramazdı.
      Ve yıllarca,
      Rüyan bana gelip ayrıldığında,
      Boğulmuş hissederdim.
      Mağdurların gözünde asılan gerçek gibi olurdum.
      Ve yıllarca,
      Sen benim için bulutken,
      Dilimdeki susuzluk uluduğunda,
      Tıpkı ölüler ziyafetinin başında duran,
      Yemeği paylaşmayı bekleyen kurtlar gibi.
      Benim bakışım yetimdi.
      Senin bakışınsa... Pusuydu.

      Şairimizin şiirini kendi sesinden dinleyin

      https://youtu.be/iTFYY4p5O00?si=x4LfEtIbBhN_7AZ7

      EDEBİYAT MAGAZİN GAZETESİ
      EDEBİYAT MAGAZİN GAZETESİ

      Yorum Yazın

      Yorum yazarak topluluk kurallarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Edebiyat Magazin hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

      Yorumlar

      • selda Bişkiner

        Şair; aşkını, ondan beklediği cevabı tam alamayışını kırgınlığını ne güzel anlatmış emeğinize sağlık