KRİTİK VİRAJDA İLK DENEYİM

MAGAZİN (Haber Merkezi) - Edebiyat Magazin Gazetesi | 27.03.2023 - 00:13, Güncelleme: 01.04.2023 - 08:32 2222+ kez okundu.
 

KRİTİK VİRAJDA İLK DENEYİM

Türkiye de yazar olarak geçinilmez yazar olarak ölünür. Bu işten para kazanan sınırlı bir grup var.
  Gazetecilik mesleğini çok seviyorum. Hayatta pek çok sorunla karşılaşıyoruz ve medya da hayatın tam ortasında. Ancak ben sorunlardan yakınmak yerine mesleğin örgütlenmiş yanlarını görmekten mutluluk duyuyorum. Haklarımızı ve mesleğimizi bilerek yolumuza devam edersek daha iyi işler çıkarabiliriz. İstanbul'da mesleğin ustalarıyla ve medya sektöründen insanlarla bir araya gelmek bu nedenle de çok önemli. Usta Gazeteci Güven Hocam'la ilk randevuma gidiyorum. Benim için seçilen ilk söyleşi konuğum, yazar, şair, yayıncı ve CHP milletvekili aday adayı, Sayın Şeref Yılmaz Hocamız. Gazetemizin sponsor firması Burger Ekstra Kafe ve Restoran Kadıköy’deki işletmeye gittiğimizde heyecanlıydım. Tanışma faslında Şeref Hocamızın samimiyeti ve sohbete girişi heyecanımı yatıştırdı. Hocamızı yakından tanımak istiyordum ve ilk sorumu sordum. Hocam Sizi yakından tanımak isteriz. Kendinizden bahseder misiniz? Şeref Yılmaz şair, yazar, akademisyen ve CHP milletvekili aday adayı. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili Edebiyatı mezunu, Özbek Edebiyatı üzerine master yapmış ancak bununla da kalmayıp Açık Öğretim Felsefe okuyarak öğrencilik kimliğiyle de kendini tanımlamıştır. Yirmi yılı aşkın süredir yazarlıkla uğraşan Yılmaz ilk olarak yetenekleri bir arada buluşturmak adına Temrin Dergisini çıkarttı. Ancak dergi nitelikli bulunduğu için nitelikli yazarların katılmasıyla bir üst seviyeye yükseldi, ardından Acemi Dergisini kurarak yetenek avcılığına ara vermeden devam etti. Sadece dergi de değil Ferfir Anatolia Yayınlarının imtiyaz sahibi ve Yazarlık Akademisinin kurucu başkanı. Mesleğiniz olan yazarlık ve yayıncılık hakkında düşünceleriniz nedir? Türkiye’de yayıncılıkla ilgili temel sorunlar olduğunu düşünmüyorum. Bununla ilgili en temel sorun korsanla mücadele idi, bu konu da geçen sekiz on sene içerisinde büyük ölçüde çözüldü. Yayıncıların hakkını savunan meslek grupları zaten var. Bu meslek grupları emniyet güçlerimizle birlikte aldıkları ihbarları değerlendirip gerekli müdahaleyi yapmaktadır.  Bununla birlikte yazarlara telif hakları konusunda yeterli destek verilmiyor. Bizler yayıncılığı bir meslek olarak yapıp para kazanmak istiyoruz ancak bu pek mümkün olmuyor. “Türkiye de yazar olarak geçinilmez yazar olarak ölünür!” Bu işten para kazanan sınırlı bir grup var. Bu konunun çözümü ise edebi yönü güçlü, nitelikli eserler ortaya koymak ve bu eser sahiplerini desteklemektir. Burada Kültür Bakanlığına görev düşmektedir. Bir diğer sıkıntı ise edebi eserlere siyasi müdahalede bulunulmamasıdır.  Edebiyatın kendi kurallar vardır, o özgür olmalıdır.  Siyasilerin edebiyata karışmaması gerekir. Sanatçıların en mağdur kesimi müzisyenler, ressamlar, şairlerdir. Onlara gerekli önem verilmiyor. Bir ressam, bir hattat büyük emekler vererek sanat galerisi açıyor. Muhteşem tablolar sergiliyor ama bakıyorum bir yıl dolmadan açtığı galeriyi kapatmış. Bin dolara satılması gereken tabloyu bin liraya satamıyor ve giderlerini karşılayamadığı için iş yerini kapatmak zorunda kalıyor. Yayıncılık sektörüne gelecek olursak… Şiir kitapları en sıkıntılı alan… Çünkü şiirin alıcısı yok… Şairler şiirlerini ücret karşılığı kitaplaştırabiliyorlar. Burada şiiri herkesin farklı tanımlamasının büyük etkisi var elbette… Önce şiirin bir ortak tanımını yapmak ve çerçevesini belirlemek gerekiyor. Burada da yine edebi nitelik sorunu ortaya çıkıyor. Şairleri keşfedecek bir merci yok. Yıllar önce şairlik yeteneği olanları keşfetmek amacıyla şiir atölyesi kurmuştum. Eleştirilere hedef oldum. “şairliğin atölyesi mi olur? O doğuştan gelen bir yetenektir!” dediler. Oysa ben insanlara şairlik yeteneği enjekte etmiyordum, var olan yeteneği ortaya çıkarıyordum. Şiiri artık bugün, dünden farklı tanımlıyoruz. Dün şiirin tamamen ilham işi olduğuna inanıyorken bugün ilhamın yanı sıra çaba gerektiren bir alan olduğunu kabul ediyoruz. Örneğin klasik şiir yazan birinin kafiye ve redif bilgisine sahip olması gerekir. Bu bir bilgidir ve ilham ile ilgisi yoktur. Öğrenilebilir bir konudur. Kafiye bilgisi olan biri, şairlik yeteneğiyle beraber güzel şiirler ortaya koyabilir. Eskiden bu işler usta çırak ilişkisi ile yürürdü. Şimdi bu görevi atölyeler görüyor. Şairlere, ressamlara, müzisyenlere destek verilmeli. Bu konuda Kültür bakanlığına büyük görevler düşüyor.   Millet Vekili aday adayı olduğunuzu söylediniz. Bir Romancımız “Yazarların eserleri, toplumla bir tür hesaplaşmadır.” demişti. Siz de Toplumla hesaplaşmak için mi siyasete atıldınız? Doğrudan toplumla hesaplaşmak için siyasete girmiş değilim ancak sanatçıların haklarını aramak, uğradıkları haksızlıkların karşısında durmak siyasete giriş nedenlerimden biri. Yazar, şair, yayıncı kimliğimle ebetteki bu kesimin haklarını arayacağım ancak ben aynı zamanda eğitimciyim, milletvekili seçilmem durumunda öğretmenlerin haklarını savunmam da gerekiyor. Siyasete asıl giriş amacım ise Cumhuriyet’in kazanımlarının, demokratik hak ve özgürlüklerin tehlikeye girdiğini düşünmekten kaynaklanıyor. Milletvekili seçilmem durumunda demokratik hak ve özgürlükler konusunda Türkiye’yi daha ileriye taşımak için projeler ortaya koyacağım. Ebetteki adaylığı kesinleşmeden fazla sıkıştırmak istemedim. “Meslekteki ilk deneyimimi usta bir edebiyatçıyla tadında bırakmak gerekir!” diye düşünüyorum. Şeref Yılmaz’ın sohbet aralarında kafiye ve şiir hakkında verdiği dipnotlardan, meslekte daha çok şey öğreneceğimi anladım. Çok yönlü bir kişilik olan Şeref Yılmaz’ın söylediği değerli sözleri sizlerle paylaşmaktan onur duyduğumu ifade etmek isterim. Ayrıca benim gibi sektöre yeni girmiş birisinin sorularını ciddiye alarak cevapladığı için teşekkür ederim.                                                                                                                                         
Türkiye de yazar olarak geçinilmez yazar olarak ölünür. Bu işten para kazanan sınırlı bir grup var.

 

Gazetecilik mesleğini çok seviyorum. Hayatta pek çok sorunla karşılaşıyoruz ve medya da hayatın tam ortasında. Ancak ben sorunlardan yakınmak yerine mesleğin örgütlenmiş yanlarını görmekten mutluluk duyuyorum. Haklarımızı ve mesleğimizi bilerek yolumuza devam edersek daha iyi işler çıkarabiliriz. İstanbul'da mesleğin ustalarıyla ve medya sektöründen insanlarla bir araya gelmek bu nedenle de çok önemli.

Usta Gazeteci Güven Hocam'la ilk randevuma gidiyorum. Benim için seçilen ilk söyleşi konuğum, yazar, şair, yayıncı ve CHP milletvekili aday adayı, Sayın Şeref Yılmaz Hocamız.

Gazetemizin sponsor firması Burger Ekstra Kafe ve Restoran Kadıköy’deki işletmeye gittiğimizde heyecanlıydım. Tanışma faslında Şeref Hocamızın samimiyeti ve sohbete girişi heyecanımı yatıştırdı.

Hocamızı yakından tanımak istiyordum ve ilk sorumu sordum.

Hocam Sizi yakından tanımak isteriz. Kendinizden bahseder misiniz?

Şeref Yılmaz şair, yazar, akademisyen ve CHP milletvekili aday adayı. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili Edebiyatı mezunu, Özbek Edebiyatı üzerine master yapmış ancak bununla da kalmayıp Açık Öğretim Felsefe okuyarak öğrencilik kimliğiyle de kendini tanımlamıştır. Yirmi yılı aşkın süredir yazarlıkla uğraşan Yılmaz ilk olarak yetenekleri bir arada buluşturmak adına Temrin Dergisini çıkarttı. Ancak dergi nitelikli bulunduğu için nitelikli yazarların katılmasıyla bir üst seviyeye yükseldi, ardından Acemi Dergisini kurarak yetenek avcılığına ara vermeden devam etti. Sadece dergi de değil Ferfir Anatolia Yayınlarının imtiyaz sahibi ve Yazarlık Akademisinin kurucu başkanı.

Mesleğiniz olan yazarlık ve yayıncılık hakkında düşünceleriniz nedir?

Türkiye’de yayıncılıkla ilgili temel sorunlar olduğunu düşünmüyorum. Bununla ilgili en temel sorun korsanla mücadele idi, bu konu da geçen sekiz on sene içerisinde büyük ölçüde çözüldü. Yayıncıların hakkını savunan meslek grupları zaten var. Bu meslek grupları emniyet güçlerimizle birlikte aldıkları ihbarları değerlendirip gerekli müdahaleyi yapmaktadır.

 Bununla birlikte yazarlara telif hakları konusunda yeterli destek verilmiyor. Bizler yayıncılığı bir meslek olarak yapıp para kazanmak istiyoruz ancak bu pek mümkün olmuyor. “Türkiye de yazar olarak geçinilmez yazar olarak ölünür!” Bu işten para kazanan sınırlı bir grup var. Bu konunun çözümü ise edebi yönü güçlü, nitelikli eserler ortaya koymak ve bu eser sahiplerini desteklemektir. Burada Kültür Bakanlığına görev düşmektedir. Bir diğer sıkıntı ise edebi eserlere siyasi müdahalede bulunulmamasıdır.  Edebiyatın kendi kurallar vardır, o özgür olmalıdır.  Siyasilerin edebiyata karışmaması gerekir. Sanatçıların en mağdur kesimi müzisyenler, ressamlar, şairlerdir. Onlara gerekli önem verilmiyor. Bir ressam, bir hattat büyük emekler vererek sanat galerisi açıyor. Muhteşem tablolar sergiliyor ama bakıyorum bir yıl dolmadan açtığı galeriyi kapatmış. Bin dolara satılması gereken tabloyu bin liraya satamıyor ve giderlerini karşılayamadığı için iş yerini kapatmak zorunda kalıyor. Yayıncılık sektörüne gelecek olursak… Şiir kitapları en sıkıntılı alan… Çünkü şiirin alıcısı yok… Şairler şiirlerini ücret karşılığı kitaplaştırabiliyorlar. Burada şiiri herkesin farklı tanımlamasının büyük etkisi var elbette… Önce şiirin bir ortak tanımını yapmak ve çerçevesini belirlemek gerekiyor. Burada da yine edebi nitelik sorunu ortaya çıkıyor. Şairleri keşfedecek bir merci yok. Yıllar önce şairlik yeteneği olanları keşfetmek amacıyla şiir atölyesi kurmuştum. Eleştirilere hedef oldum. “şairliğin atölyesi mi olur? O doğuştan gelen bir yetenektir!” dediler. Oysa ben insanlara şairlik yeteneği enjekte etmiyordum, var olan yeteneği ortaya çıkarıyordum. Şiiri artık bugün, dünden farklı tanımlıyoruz. Dün şiirin tamamen ilham işi olduğuna inanıyorken bugün ilhamın yanı sıra çaba gerektiren bir alan olduğunu kabul ediyoruz. Örneğin klasik şiir yazan birinin kafiye ve redif bilgisine sahip olması gerekir. Bu bir bilgidir ve ilham ile ilgisi yoktur. Öğrenilebilir bir konudur. Kafiye bilgisi olan biri, şairlik yeteneğiyle beraber güzel şiirler ortaya koyabilir. Eskiden bu işler usta çırak ilişkisi ile yürürdü. Şimdi bu görevi atölyeler görüyor. Şairlere, ressamlara, müzisyenlere destek verilmeli. Bu konuda Kültür bakanlığına büyük görevler düşüyor.  

Millet Vekili aday adayı olduğunuzu söylediniz. Bir Romancımız “Yazarların eserleri, toplumla bir tür hesaplaşmadır.” demişti. Siz de Toplumla hesaplaşmak için mi siyasete atıldınız?

Doğrudan toplumla hesaplaşmak için siyasete girmiş değilim ancak sanatçıların haklarını aramak, uğradıkları haksızlıkların karşısında durmak siyasete giriş nedenlerimden biri. Yazar, şair, yayıncı kimliğimle ebetteki bu kesimin haklarını arayacağım ancak ben aynı zamanda eğitimciyim, milletvekili seçilmem durumunda öğretmenlerin haklarını savunmam da gerekiyor. Siyasete asıl giriş amacım ise Cumhuriyet’in kazanımlarının, demokratik hak ve özgürlüklerin tehlikeye girdiğini düşünmekten kaynaklanıyor. Milletvekili seçilmem durumunda demokratik hak ve özgürlükler konusunda Türkiye’yi daha ileriye taşımak için projeler ortaya koyacağım.

Ebetteki adaylığı kesinleşmeden fazla sıkıştırmak istemedim. “Meslekteki ilk deneyimimi usta bir edebiyatçıyla tadında bırakmak gerekir!” diye düşünüyorum. Şeref Yılmaz’ın sohbet aralarında kafiye ve şiir hakkında verdiği dipnotlardan, meslekte daha çok şey öğreneceğimi anladım.

Çok yönlü bir kişilik olan Şeref Yılmaz’ın söylediği değerli sözleri sizlerle paylaşmaktan onur duyduğumu ifade etmek isterim. Ayrıca benim gibi sektöre yeni girmiş birisinin sorularını ciddiye alarak cevapladığı için teşekkür ederim.

                                                                                              

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (4 )

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve e-magazin.tv sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Anil ulku
(27.03.2023 09:17 - #253)
hayirli olsun
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve e-magazin.tv sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Anil ulku
(27.03.2023 09:17 - #254)
hayirli olsun
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve e-magazin.tv sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Baba
(27.03.2023 10:00 - #255)
Başarılar dilerim canım oğlum yolun adın gibi aydın ve açık olsun
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve e-magazin.tv sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Baba
(27.03.2023 10:00 - #256)
Başarılar dilerim canım oğlum yolun adın gibi aydın ve açık olsun
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve e-magazin.tv sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.