Hazırlayan: Güven Albayrak – Edebiyat Magazin Haber Özel
Türkiye’de gündem, bir kum saatinden düşen taneler gibi sürekli akıyor, değişiyor, yenileniyor. Bazen bir doğalgaz rezerviyle umutlanıyor, bazen bir linç kampanyasıyla kararıyor, bazen ise bir barış çağrısıyla duruluyor. Peki bu değişim neye göre şekilleniyor, kim karar veriyor, halk bu dalgalanmalardan nasıl etkileniyor?
Gündemin Nabzı: 3 Saatte Bir Yeni Yara veya Yeni Umut
Veriler çarpıcı. Türkiye'de sosyal medyada bir haberin gündemde kalma süresi ortalama 6 saat. Google Trends’e göre ise arama gündemi her 3 saatte bir değişiyor. Televizyon ana haber bültenlerinde konu başlıklarının %70’i, bir hafta sonra tamamen unutulmuş oluyor.
Bu hızlı değişim, dijital çağın "anlık yaşama" kültürünü besliyor. Uzmanlara göre bu durum, bireyde dikkat dağınıklığı, bilgi yorgunluğu ve gerçeklik kaybı yaratıyor.
"Sürekli değişen gündem, toplumda kalıcı hiçbir duygunun kök salmasına izin vermiyor." – Prof. Dr. Ayfer Ural (Medya Psikolojisi)
Kim Belirliyor Gündemi? Gerçekten Biz mi Konuşuyoruz?
Kamuoyunda yaygın bir inanç var: Gündem, halkın ilgisine göre oluşur. Oysa medya araştırmaları bunun tersini gösteriyor. Gündemin %60’ı, büyük medya holdinglerinin sahip olduğu haber merkezlerinden çıkıyor. Yani ne konuşacağımızı, büyük ölçüde editöryal odalar ve siyasi strateji masaları belirliyor.
Sıkça sorulan bir soruyu sormak gerekiyor:
“Biz mi konuşuyoruz, yoksa bizim yerimize konuşulması istenenleri mi dillendiriyoruz?”
PKK’nın Tarihi Kararı: Gerçek Barış mı, Yeni Bir Senaryo mu?
12 Mayıs 2025. PKK, örgütü feshettiğini ve silah bırakma kararı aldığını duyurdu. Yarım asırlık acının ardından gelen bu haber, ilk anda umut ve şaşkınlıkla karşılandı. Ancak kararın zamanlaması, detayları ve arka planı birçok soru işareti barındırıyor.
Devlet yetkilileri kararı memnuniyetle karşılarken, uluslararası medya bunun Orta Doğu’daki yeni dengelerle bağlantılı olduğunu öne sürdü. NATO’nun doğuya genişleme hamleleri, İran’daki iç karışıklıklar ve ABD’nin bölgedeki yeni politikaları göz önüne alındığında, bu kararın yalnızca iç siyasete değil, küresel stratejilere de hizmet ettiği düşünülüyor.
Kürt Halkı Ne Hissediyor?
PKK'nın bu kararı, Kürt vatandaşlarımız arasında da karmaşık duygulara yol açtı. Kimileri için bu bir özgürleşme, kimileri için ise kimliğin yeniden tariflenme sancısı.
“Ne zaman barış dedilerse, biz daha çok sessizleştirildik.” – M.A., Diyarbakır
“Silahların susması yetmez, adalet konuşmalı artık.” – S.A., Van
Bu sesler gösteriyor ki barış, sadece çatışmanın bitmesiyle değil, onurlu bir yaşam alanının inşasıyla mümkün olabilir.
Ekonomi ve Umut: Terörsüz Türkiye’nin Eşiğinde
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki iş dünyası, bu gelişmeyi büyük bir fırsat olarak görüyor. Yatırımcılar bölgede yeni projelere hazırlanıyor. Turizm, tarım ve enerji alanlarında ciddi hareketlilik bekleniyor.
Ekonomistler, terörsüz bir Türkiye’nin sadece bölgesel değil, ulusal refahın da kapısını aralayacağını vurguluyor.
Algı Mühendisliği ve Sessiz Kalabalıklar
Bu kadar büyük bir kararın alındığı anda gündemde eş zamanlı olarak başka haberler de servis edildi: bir sanatçının özel hayatı, bir futbolcunun transferi, bir marketin kampanyası...
Tüm bu gelişmeler, “barış” gibi ağır bir başlığın kamu vicdanında yeterince yankılanmasına engel olmuş olabilir mi?
Sosyologlara göre, bu tür çakışmalar “algı yönetimi”nin temel araçlarından biri. Toplumu düşünmeye değil, sadece tıklamaya yönlendirmek...
Son Söz Yerine: Gündem Geçer, Hakikat Kalır
Gündem bir fırtına gibi eser, geçer. Ama bazı kararlar, toplumsal belleğin derinliklerine işlenir. PKK’nın silah bırakması, Türkiye’nin tarihsel barış arayışında yeni bir kapı olabilir – eğer bu kapı umutla değil, cesaretle açılırsa.
“Gündem bir rüzgâr gibi geçer; ama rüzgârla savrulmayacak kökleri olan toplumlar, sessizliğin ardındaki hakikati duyar.”
– Güven Albayrak
Yorum Yazın