
D3 Vitamini: Hastalıklarla Mücadelede Bilimsel Gerçekler
Epidemiyolojik çalışmalar, D vitamini eksikliğinin tip 2 diyabet (T2DM) gelişimi ile ilişkili olduğunu ve diyabet komplikasyonlarıyla ilişkili olduğunu ileri sürmüştür. Bu çalışma, diyabet komplikasyonları ve kardiyovasküler risk faktörleri ile D vitamini ve metabolitleri arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir.
Giderek artan kanıtlar, D vitamini eksikliğinin tip 2 diyabet (T2DM) riskini artırdığını göstermektedir. D vitamini eksikliği hem insülin direnci hem de beta hücresi işlev bozukluğu ile ilişkilidir. 1980 kadar erken bir tarihte, izole perfüze sıçan pankreasında D vitamini eksikliği durumunda bozulmuş insülin salgılanması gösterilmiştir. Daha sonraki raporlar, D vitamini eksikliğinin metabolik sendroma ve T2DM'ye katkıda bulunabileceğini ileri sürmüştür. D vitamininin antidiyabetik etkisini, kalsiyum ve adenozin monofosfatla aktive olan protein kinaz (AMPK) yolunun aktivasyonuna karşı hepatik glukoz ve lipid metabolizmasının modülasyonu yoluyla ve beta hücresi fonksiyonunu ve sağ kalımını destekleyerek gösterdiği görülmektedir.
Kadınlar üzerinde yapılan ve 20 yıllık takip içeren geniş prospektif bir çalışmada, D vitamini konsantrasyonları ile diyabet başlangıcı arasında ters bir ilişki olduğu bildirilmiştir. T2DM'de D vitamini eksikliğinin retinopati, nöropati ve nefropatinin mikrovasküler komplikasyonlarıyla da ilişkili olduğu gösterilmiştir, ancak bu konuda hala bazı tartışmalar vardır.
D vitamini eksikliği küresel bir sorun olsa da, Orta Doğu gibi dünyanın bazı bölgelerinde tüm vücudu örtmeyi zorunlu kılan kültürel normlar, bu bölgelerdeki D vitamini eksikliği sorununu daha da büyütüyor.
Katar'da T2DM, dünya ortalamasının 2-3 katı olan nüfusun yaklaşık %20'sini etkileyen özellikle ciddi bir sağlık sorunudur. Sonuç olarak, Katarlı hastalarda diyabet komplikasyonlarıyla ilişkili yük çok büyüktür. Diyalize sevk edilen hastaların %43'ünde diyabetik nefropati vardır. Katar'da kardiyak patolojilerle başvuran toplam hasta popülasyonunun önemli bir kısmında T2DM vardır: Akut kalp yetmezliği ile başvuran hastaların %57'si ve atriyal fibrilasyon hastalarının %30'u.
Bu çalışmanın amacı, özellikle D vitamini eksikliğinin diyabet retinopatisi ile ilişkili olup olmadığı sorusunu yanıtlamaktı. Ayrıca, Orta Doğu'da yaygın olarak düşük D vitamini seviyesi göz önüne alındığında, kadınlarda tüm vücudu kapsayan bir maskenin, erkeklere kıyasla daha düşük D vitamini parametre konsantrasyonlarına yol açacağı ve diyabet komplikasyonlarını artıracağı hipotezi öne sürüldü.
Astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) olan hastalarda D vitamini eksikliği yaygındır. Düşük 25-hidroksivitamin D düzeyleri, bu durumların bir nedeni veya sonucu olabilir.
Gözlemlenen D vitamini eksikliği ile yaygın astım ve KOAH arasındaki ilişkiler için alternatif bir açıklama, düşük 25(OH)D düzeylerinin hastalığın bir sonucu olarak ortaya çıkabileceğidir.
Astım ve KOAH, bulaşıcı olmayan hastalıkların küresel yüküne önemli katkıda bulunur; toplu olarak 500 milyondan fazla insanı etkilerler ve 2015 yılında tahmini 3,6 milyon ölümden sorumluydular. Yaygın astım ve KOAH'ın, dolaşımdaki başlıca D vitamini metaboliti olan 25-hidroksivitamin D'nin (25[OH]D) düşük dolaşım konsantrasyonlarıyla gösterildiği gibi D vitamini eksikliğiyle ilişkili olduğu yaygın olarak bildirilmiştir.
Son zamanlarda D vitamini eksikliği, prostat, meme, pankreas, kolon ve skuamöz hücreli kanser dahil olmak üzere birçok kanserin patogenezinde rol oynadığı ileri sürülmüştür. Bu dokuların D vitamini reseptörleri ifade ettiği ve D vitamininin, özellikle 1,25(OH)2D3'ün, bu kanserlerden muzdarip hastalarda çeşitli potansiyel terapötik özelliklere sahip olduğu bilinmektedir.
Bu çalışma, gözdeki D vitamini metabolitlerinin ilk ölçümlerini sağlıyor, korneanın D vitaminini aktive edip kullanabildiğini gösteriyor ve D vitamininin kornea epitel bariyer fonksiyonunu artırabileceğini gösteriyor.
Korneaların VDR ve 1α-hidroksilaz için mRNA ve önemli miktarda D vitamini içerdiği sonucuna varıldı. 25(OH)D3 ve aktif metaboliti 1,25(OH)2D3, kornea epitel bariyer fonksiyonunu güçlendirmektedir.
Gözün ön segmentinde doğal D vitamininin varlığını, metabolizmasını veya fizyolojik rolünü inceleyen yayınlanmış klinik veya temel bilim çalışmaları yoktur. Nüfusun %50'sinden fazlasının D vitamini eksikliğinden muzdarip olabileceği göz önüne alındığında, bunlar araştırılması gereken kritik derecede önemli konulardır. Düşük dolaşımdaki D vitamini seviyeleri, vitreus mizahında, sulu mizahta ve korneada D vitamini ve aktif metaboliti olan 1α,25-dihidroksivitamin D3 (1,25(OH)2D3) seviyelerini etkileyebilir. Ön segment hipovitaminozu D, özellikle yara iyileşme sürecinde farklı hücre katmanlarının yeniden farklılaşmasında rol oynayabilen kornea yaralanmasından sonra önemli olabilir.
Hipovitaminozu olan ülseratif kolit (ÜK) hastalarında D vitamini 3'ün hastalık aktivitesi ve yaşam kalitesi üzerine etkilerini prospektif olarak değerlendirmek amacıyla yapılan çalışmada:
Sekiz ÜK hastası 90 gün boyunca günde 2.000 IU ve on ÜK hastası günde 4.000 IU D3 vitamini aldı.
Her iki doz grubunda da 90 günlük oral D3 vitamini uygulamasından sonra D3 vitamini seviyeleri arttı.
4.000 IU grubunda artış, 2.000 IU grubuna kıyasla anlamlı derecede daha yüksekti (p < 0.001).
4.000 IU grubundaki hastaların %40'ı ve 2.000 IU grubundaki hastaların %12'si normal D3 seviyelerine ulaştı.
4.000 IU grubunda yaşam kalitesi puanlarındaki artış anlamlıydı (p = 0,017).
Kısmi Mayo UC puanındaki düşüş istatistiksel olarak anlamlı değildi.
CRP düzeylerinde her iki grupta da azalma gözlendi.

D3 vitamini eksikliği, insülin direnci ve beta hücre bozukluklarıyla ilişkilendirilerek tip 2 diyabet riskini artırıyor. Katar’da yapılan araştırmalar, düşük D vitamini seviyelerinin diyabetik nefropati ve retinopati gibi komplikasyonlarla bağlantılı olduğunu ortaya koydu. Özellikle kadınlarda kültürel giyim normları nedeniyle D vitamini eksikliği daha yaygın.
Düşük 25(OH)D düzeyleri, astım ve KOAH hastalarında hem neden hem de sonuç olabilir. 500 milyondan fazla insanı etkileyen bu hastalıklar için D3 takviyesi, bağışıklık sistemini destekleyerek semptomları hafifletebilir.
Prostat, meme, pankreas ve kolon kanserlerinde D vitamini reseptörlerinin varlığı, D3’ün terapötik potansiyelini gündeme getiriyor. Özellikle aktif formu olan 1,25(OH)2D3, hücre sağkalımını destekleyerek kanser gelişimini yavaşlatabilir.
Yeni çalışmalar, korneanın D vitamini metabolitlerini kullanabildiğini ve epitel bariyer fonksiyonunu güçlendirdiğini gösteriyor. D3 eksikliği, gözün ön segmentinde yara iyileşmesini olumsuz etkileyebilir.
Günde 4.000 IU D3 vitamini alan ÜK hastalarında yaşam kalitesi anlamlı şekilde artarken, D3 seviyeleri normal düzeye ulaştı. CRP düzeylerinde düşüş gözlendi, bu da inflamasyonun azaldığını gösteriyor.
ARENİVA HEMEN AL

Yorum Yazın