• TIBBIN VE PSİKOLOJİNİN KESİŞİM NOKTASI DR GANİ MURAT YILDIRIM İLE İLHAM VEREN BİR YOLCULUK
    • TIBBIN VE PSİKOLOJİNİN KESİŞİM NOKTASI DR GANİ MURAT YILDIRIM İLE İLHAM VEREN BİR YOLCULUK
      TIBBIN VE PSİKOLOJİNİN KESİŞİM NOKTASI DR GANİ MURAT YILDIRIM İLE İLHAM VEREN BİR YOLCULUK
      26.11.2024 - 09:38 | Son Güncelleme:26.11.2024 - 09:38
      Uzm. Pedagog. Ferah Diba İzgi

      Herkese merhaba.


      Günümüzün en zorlu ve anlamlı mesleklerinden biri olan tıp doktorluğu, insan bedenini ve ruhunu bir bütün olarak ele almayı gerektiriyor. Bu noktada, hem tıp biliminin derinliklerine inmiş hem de insan psikolojisinin karmaşık dünyasına hâkim bir uzmanla karşılaşmak, nadir bir ayrıcalık. Bugünkü röportajımızda, hem tıp doktoru hem de klinik psikoloji alanında uzman olan Gani Murat YILDIRIM Bey, yalnızca mesleki başarısıyla değil, aynı zamanda insana dokunan samimi ve bütüncül yaklaşımıyla tanınıyor.

      Tıp biliminin disiplinli yapısını, psikolojinin incelikli anlayışıyla birleştirerek bireylerin fiziksel ve ruhsal sağlığına katkıda bulunmayı amaçlayan bu değerli isim, mesleğinde fark yaratan örneklerden biri. İlham verici kariyeri, geniş bilgi birikimi ve insan merkezli yaklaşımıyla alanındaki birçok profesyonele örnek olan Dr Gani Murat YILDIRIM ile gerçekleştirdiğimiz bu röportajda, hem meslek hayatını hem de tıp ve psikoloji arasındaki dengeyi nasıl kurduğunu dinleme fırsatı bulacağız

      Hoş geldiniz. Nasılsınız?

      • Hoş bulduk, teşekkür ederim. Siz de iyisinizdir umarım?
      • Teşekkür ederim. Bize kendinizi tanıtır mısınız rica etsem?
      • Memnuniyetle… Öncelikle nazik davetiniz ve bana bu fırsatı verdiğiniz için tekrar teşekkür ederim. 1968 Kayseri doğumluyum. İlk, Orta ve Lise tahsilimi Kayseri’de tamamladıktan sonra, 1986 yılında girdiğim İstanbul Tıp Fakültesinden 1992 yılında mezun oldum. Mezun olduktan sonra, Sağlık Bakanlığı taşra teşkilatlarında pratisyen hekimlik, acil hekimliği ve idarecilik alanlarında uzun süreler görev yaptım. Kayseri’de 2008 yılında başlayan Aile Hekimliği görevine hâlen devam ediyorum. Evliyim, hepsi üniversitede okuyan bir oğlum ve iki kızım var.
      • Zaten zor, yorucu ve zahmetli bir mesleğiniz varken, Klinik Psikoloji alanına girişiniz nasıl oldu?
      • Tıp Fakültesinde okurken, son sınıflarda ağırlıklı olarak klinik branşlarda rotasyonlarımız olur. Benim en sevdiğim ve en başarılı notlar aldığım branşlardan birisi de Psikiyatri olmuştu. Psikiyatriye olan ilgim ve eğilimim hep ağır bastı. Ancak çok istememe rağmen, bu alanda ihtisas yapmak, uzmanlaşmak için yeterli zaman, çaba ve motivasyona sahip olamadım. Zira, mezun olduktan sonra gitmek zorunda olduğum “mecburi hizmet” görevi, Türkiye’nin doğusunda, o zaman için çok zor şartları haiz olan bir yerdeydi. Fiziksel yetersizlikler, o zamanki terör problemi vb. durumlar yüzünden uzmanlık sınavlarına hazırlanamadım. Üstüne bir de il düzeyinde idarecilik görevleri verilince hedefimden iyice uzaklaştım. Daha sonra mecburi hizmet görev süremin bitmesiyle memleketim olan Kayseri’ye gelebilmiş olsam da yine idarecilik görevleri beni bırakmadı. Bunun üzerine bir de evlilik, çocuk sahibi olmak vs. eklenince bir zaman sonra motivasyon kalmıyor ve böyle devam ediyor. Daha sonra, Türkiye’de uygulamaya konulan Aile Hekimliği modelinin ilk aile hekimlerinden biri olarak göreve başladım. Aile Hekimliği uygulamalarım sırasında, hastalarımın fiziksel ve sosyal yönlerinin yanında psikolojik faktörlerden kaynaklanan stres, depresyon, kaygı bozukluğu, mizaç bozuklukları gibi problemlerin daha ciddi boyutlarda olduğunu fark ederek, hastalarıma daha faydalı olmak adına psikoloji alanında kendimi daha da geliştirmeye karar verdim. 2016 yılında başladığım Klinik Psikoloji Yüksek Lisansını başarıyla tamamlayarak Klinik Psikolog ve Psikoterapist olarak çalışmalarıma başladım. Psikoterapi alanında aldığım eğitimlerden sonra, Sağlık Bakanlığı’nın düzenlemiş olduğu “Hipnoz” eğitimlerini de başarıyla tamamladım ve hipnozu da psikoterapi seanslarında sıklıkla uygulamaya başladım.
      • Sizin hipnoz alanındaki çalışma ve başarılarınız hakkında epey bilgi sahibiyim. Bizi takip edenler için psikoterapi ve çalışma alanlarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
      • Psikoloji ve psikoterapi çok geniş bir alan. Pozitif bilimlerde olduğu kadar kesin delilleri, kanıta dayalı bir laboratuvarı, ölçüp biçilecek gözle görülür, elle tutulur malzemeleri yok veya ölçütler çok sınırlı. Çünkü sonuçta her insan farklı bir beyne, farklı bir düşünce yapısı ve bakış açısına sahip. Günümüzde yapılan tedavi ve uygulamalar her ne kadar çok başarılı olsa da genel geçerliliği ve bilimsel çevreler tarafından kabulü çok kolay olmuyor. Yüzlerce hipotez, kuram ve teorisi var ama kanıt ve ispata dayalı çok sınırlı bir alanı var. Son yüzyıl içerisinde, farmakolojideki gelişmelerden psikiyatri branşı da nasibini almış ve ilk bulunan antipsikotik ilaç olan “Klorpromazin”in keşfiyle şizofreni ve bipolar bozukluk gibi delüzyon ve halüsinasyonların çok görüldüğü psikiyatrik hastalarda dramatik düzelmeler ve iyileşmeler gözlenmiştir. Öyle ki, İngiliz Psikiyatrist Trevor Turner'a göre, antipsikotik ilaç olan klorpromazin, en büyük tıbbi buluşlardan biridir ve Turner şöyle der: "Klorpromazin’in keşfi olmasaydı, hâlâ bakıcının rolünün, hayvanat bahçesi bekçisinin rolüne benzediği acınası bir dönemde olabilirdik. Klorpromazin, hastanın ve hastaya bakım sağlayan kişilerin iletişim kurmasını sağlayan bir tür 'psikolojik penisilin' olarak görülebilir”. Bu konuda çok haklıdır, zira yüzlerce yıl önce, zihinsel hastalığı olan insanlar yakılarak öldürülmekteyken, daha yirminci yüzyılın başlarında bazı şizofreni hastaları bir buz kırıcı ile lobotomize edilmekte yani beyinlerinin bir lobu çıkarılmaktaydı. İlk antipsikotik ilaçlar işte böyle barbar ve ilkel tedavi yöntemlerini bir anda değiştirmiştir.

      Daha sonraları keşfedilen yeni farmasötik ajanlar yani bulunan yeni ilaçlar her ne kadar ilk nesillerden daha etkili olmakta iseler de gerek bazı yan etkileri gerekse birçoğunun uzun süreli kullanım gereklilikleri yüzünden hastaların tamamının kullanımına uygun olmamaktaydı. Bir yandan psikolojik ve psikiyatrik rahatsızlıklar için yeni ilaç bulma arayışları devam ederken, diğer yandan ruhsal sıkıntıları gidermek için bazı ilaçsız yöntemler de geliştirilmeye başlandı. İnsanı anlama yolculuğu, insanın var olmasıyla başlamıştır. İnsanlık tarihinde her toplumda ruhsal sıkıntıları hafifletme görevi üstlenen kişiler olmuştur ancak bu eylemin resmen psikoterapistlere ait olması çok uzaklara değil, yaklaşık olarak yüz yıl öncesine dayanır. Bu süre içerisinde evrensel olarak kabul edilmiş bir psikoterapi tanımı da yoktur. Zaman içerisinde pek çok psikoterapi kuram ve sistemi ortaya çıkmıştır. OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi’nin 2020 yılı Haziran sayısında yayınlanan bir makaleye göre; 1959 yılında 36 ayrı psikoterapi sistemi tanımlanırken; 1976’da Parloff 130’dan fazlasını keşfetmiş ve 1979 yılında Time Dergisi 200’den fazla terapi modeli olduğunu yazmıştır. Günümüzde ise 400’ün üzerinde psikoterapi sistemi olduğu bilinmekte ve her geçen gün bu sayı artmaktadır. Her ne kadar yüzlerce yöntem olsa da günümüzde en çok 8-10 civarında yöntem başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Bunlardan bazıları; Bilişsel Davranışçı Terapi, Psikanalitik Psikoterapi, EMDR terapisi, Şema Terapi, Varoluşçu Terapi, Kabul ve Kararlılık Terapisi, Gestalt Terapi, Psikodrama, Psikodinamik Psikoterapi, Çift ve Aile Terapisi, Oyun Terapisi, Hipnoterapi ve diğerleri.

      Psikoterapi, insanı mutsuz eden, uyumsuz ve işlevsiz kılan davranışların nasıl değiştirilebileceğine yönelik yöntem ve süreçler üzerinde yoğunlaşır ve bu problemlerin giderilmesine ya da en aza indirgenmesine çalışır. Psikoterapi ile insanın işlevsel olmayan, sağlıksız davranışlarının işlevsel ve sağlıklı olanlarıyla değiştirilmesi hedeflenir. Psikoterapist, “seans” adını verdiğimiz 40-50 dakikalık görüşme süresi içerisinde ve sonraki seanslarda, psikolojik rahatsızlığı olan ve “danışan” olarak adlandırdığımız kişi ya da kişilerle konuşarak kişilerin takıldığı, yanlış düşündüğü, çarpıttığı ya da olumsuz düşündüğü vb. hususları tespit eder ve devam eden süreç içerisinde bu problemleri bir plan, program ve teknik yöntemlerle gidermeye çalışır. Bu anlamda psikoterapi seansları problemi olan kişinin içini boşalttığı, eteğindeki taşları döktüğü bir yer olmaktan çok daha fazlasıdır. Çünkü ruhsal sıkıntıları olan kişiler bunları bir sohbet ortamında bir arkadaşı veya yakını ile de konuşabilir ama sıkıntılardan kurtulma yolunda ilerleme kaydedemez. Çünkü psikoterapi bir sohbet değildir; amacı, planı ve teknikleri olan bir süreçtir. Zaman zaman probleminin çözümü için gelenler, seans sırasında ağlayabilir, içlerini dökebilirler ve psikoterapistler de buna izin verir ancak psikoterapi süreci, danışanın sorunları hakkında öğüt ve tavsiye verilmesi ya da psikoterapistin danışanın yerine kararlar vermesi değildir. Danışanın sorunlarına farklı bakış açısıyla bakabilme ve problemlerini çözebilme becerilerinin geliştirildiği bilimsel bir süreçtir. Danışan ile terapist arasındaki terapötik ilişki, profesyonel bir ilişkidir, gizlilik esastır ve etik kurallar çerçevesinde kesin bir şekilde belirlenmiştir. Özetle, pek çok terapistin, danışanlarının bireysel ihtiyaçlarına bağlı olarak birden fazla terapötik yöntem ve tekniklerden faydalanarak bütünleştirici bir yaklaşım kullandığını belirtmek önemlidir. Danışanların sorunları ve sorunlarını algılama biçimleri birbirinden farklı olduğu için, terapistler de bu yöntemler arasından danışan ve yaşadığı sorun için hangisi uygunsa onu tercih ederek psikoterapi seanslarını şekillendirirler. Burada en önemli nokta, hangi terapi yönteminin daha iyi olduğu değil, hangi yöntemin danışan için daha çok fayda sağladığıdır. Psikoterapi, uygun vakalarda, şu rahatsızlıklarda başarı ile yapılabilmektedir: Depresyon, Anoreksiya ve diğer yeme bozuklukları, Travmalar ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu, OKB-Obsesif Kompulsif Bozukluk (Takıntı-Zorlantı Hastalığı), Dikkat eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu, Bağımlılıklar, Kişilik bozuklukları, Öfke durumu, İlişki veya boşanma sorunları, yas-matem süreci, sınav heyecanı, kanser gibi önemli hastalıklarla başa çıkmak, Anksiyete (Kaygı) Bozuklukları, Panik Bozukluk ve Panik Atak, Organik kökenli olmayan Enürezis (gece altını ıslatma), Fobiler (kedi, köpek, örümcek vb hayvan korkuları ya da yükseklik, kan, kapalı alanda kalamama, asansöre-otobüse binememe, uçak korkusu, toplum içine çıkamama ya da topluluk karşısında konuşmaktan korkma gibi korkular).

      • Terapi süreci nasıl başlıyor ve sonlanıyor, sizin bu konudaki uygulamalarınız nasıl?
      • Türkiye’de teşhis koyma ve tedavi etme yetkisi yasal olarak sadece doktorlara aittir. Bunun dışındaki hiçbir branşın insanlara hastalık teşhisi koyup tedavi vermesi ülkemizde yasal değildir. Buna göre, psikolog, diyetisyen, hemşire, sağlık memuru, fizyoterapist gibi kişiler her ne kadar sağlık alanında çalışıyor olsalar da hasta kabul etme, teşhis koyma ve tedavi uygulama yetkileri yoktur. Bu dallar, ancak ilgili branş doktorlarının gözetiminde ve onların yönlendirmeleriyle mesleklerini uygulayabilirler. Ben bir tıp doktoru olmama rağmen, kişilerin psikiyatrik rahatsızlıkları konusunda bilgim ve kanaatim olsa dahi, bir psikiyatri uzmanı olmadığım için, psikiyatrik rahatsızlık düşündüğüm hastalarımın önce bir psikiyatrist tarafından görülmesini ve onların uygun göreceği tedavilere başlanmasını mutlaka istiyorum. Psikiyatrik tedavi sürecinde de uygun psikoterapi yöntemleriyle tedavilerine destek sağlıyorum. Yapılan çalışmalarda, bazı konularda ilaç tedavisinin psikoterapi yöntemlerine üstünlüğü görülmüşken, bazı konularda psikoterapinin ilaç tedavisinden etkin olduğu; bazı rahatsızlıklarda ilaç tedavisi ile psikoterapinin etkinliğinin birbirine yakın olduğu, yine bazı rahatsızlıklarda ilaç tedavisiyle birlikte psikoterapinin maksimum fayda sağladığı tespit edilmiştir. Bu yüzden, psikolojik ya da psikiyatrik rahatsızlığı olan her bireyin ilk önce psikiyatrik muayeneden geçmesi en doğrusu olacaktır. Terapi seansları danışanın ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda uygulanacak tekniklerin belirlenmesiyle başlar ve bir program dahilinde devam ederken, psikoterapideki en önemli husus; terapist ile danışan arasında oluşacak etkileşim yani terapistine güven ve devam etme durumudur. Sonuçta hiçbirimizin elinde sihirli bir değnek ya da mucizevi bir iksir yok ve bir dokunuş ya da bir ilaç içmeyle problemleri gidermek mümkün değil. İyileşme ancak tedavi veya psikoterapi seanslarına devam etmekle mümkün olmaktadır.
      • Verdiğiniz bilgilerden dolayı çok teşekkür ederim. Başka bir konuyla yine görüşmek dileğiyle.
      • Rica ederim, ben de çok teşekkür ederim, inşallah.

      Yorum Yazın

      Yorum yazarak topluluk kurallarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Edebiyat Magazin hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

    • SüperLig Puan Durumu
      TakımOAP
        O A P
      1.GALATASARAY A.Ş. 36 91 95
      2.FENERBAHÇE A.Ş. 36 90 84
      3.REEDER SAMSUNSPOR 36 55 64
      4.BEŞİKTAŞ A.Ş. 36 59 62
      5.RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ 36 60 54
      6.EYÜPSPOR 36 52 53
      7.TRABZONSPOR A.Ş. 36 58 51
      8.GÖZTEPE A.Ş. 36 59 50
      9.ÇAYKUR RİZESPOR A.Ş. 36 52 49
      10.KASIMPAŞA A.Ş. 36 62 47
      11.TÜMOSAN KONYASPOR 36 45 46
      12.CORENDON ALANYASPOR 36 43 45
      13.BELLONA KAYSERİSPOR 36 45 45
      14.GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ A.Ş. 36 45 45
      15.ONVO ANTALYASPOR 36 37 44
      16.SİPAY BODRUM FK 36 26 37
      17.NET GLOBAL SİVASSPOR 36 44 35
      18.ATAKAŞ HATAYSPOR 36 47 26
      19.ADANA DEMİRSPOR A.Ş. 36 34 2
      İstanbul nöbetçi eczaneleri