Kış, Erzincan’ın iliğini dondurduğu o günlerde daha bir acı esiyordu. Ayaz, geceleri bile susturamazdı şehirdeki yaşamı, soba başında anlatılan hikâyeler hâlâ tütüyordu... Ama o gece, öyküler değil, yerin ta kendisi dile geldi.
Takvim yaprağı 27 Aralık 1939’u gösterdiğinde, saat 02.00 sularında, yeryüzü inledi.
Toprak, derin bir iç çekişle göğsünü yırttı.
Küçük bir evde, üç çocuk ve anne baba, sıcak bir akşamın ardından uykuya çekilmişti.
Günlerden beri babanın dilinde aynı söz vardı:
"Deprem olursa, sen büyüğü al, ben küçüğü... Kapıda buluşuruz. Kolye boynunda olacak, unutma. Her birinizin kolyesi, adresimizi ve fotoğrafımızı taşıyor. Kaybolursak, birbirimizi oradan buluruz."
Kolye: bir aile bağıydı şimdi. Zinciri metalden değil, sevgiden örülmüştü.
Ama o gece zincirler kırıldı.
Yer çatladı, gök sustu.
Ev yıkıldı. Taş, toprak, çığlık... Sonrası derin bir sessizlik.
Anne, başına düşen bir kirişle bayıldı. O andan sonrasını hatırlamıyordu. Yedi gün sonra, bedenini değil, kimliğini kaybederek uyandı. Eşi ilk gecede can vermişti. Çocuklar ise mucizevi şekilde kurtulmuştu: Mehmet, küçük bir boşluktan sürünerek çıkmış; kurtarma ekiplerini yönlendirerek kardeşlerinin hayatını kurtarmıştı.
Ama anne... O enkazdan çıkmamıştı. Çünkü kimse onun hayatta olduğuna inanmamıştı.
Gerçekte ise, sokaklarda dolaşırken onu bulan bir adam, dul bir çiftçi, küçük oğluyla birlikte yaşıyordu. Kadını yanına aldı. Kadın belleğini yitirmişti; ismini, köyünü, ailesini hatırlamıyordu. Ama içgüdüsel bir merhametle o çocuğa annelik yaptı, evdeki işlerle ilgilendi. Adam ise ona hep sordu:
“Sen kimsin?”
Kadın susardı. Zaman konuşurdu.
Yıllar aktı. Oğul büyüdü, adam yaşlandı. Kadının saçlarına aklar düştü. Ama yüreğinde bir şey hep eksikti; adını koyamadığı bir boşluk.
Bir gün, Erzincan’a yolculuk yapmak için köyden ayrıldı. Şehre varır varmaz bir araba çarptı. Hastaneye kaldırıldı. Genç bir adam, kazaya tanıklık etti, onu yalnız bırakmadı. Kadının taburcu olmasıyla birlikte birkaç gün misafir etti.
Kadın, o gün pazardan dönerken düşürdüğü bir kolyeyi arıyordu.
Mehmet, bulduğu kolyeyi açtı.
Fotoğraf ve arkasındaki yazı dondu kaldı ellerinde:
“Adres: Erzincan, Hocabey Mahallesi...”
Ve o fotoğraf... Annesinin gençliğiydi bu!
Mehmet’in gözleri doldu. Kardeşlerini aradı.
“Annemizi buldum!”
Ertesi gün üç kardeş birlikte kadının kaldığı eve gittiler.
Kadın kapıya çıktığında ellerinde o kolyeyi gördü.
“Bu... benim mi?” diye fısıldadı.
Mehmet konuştu:
“Depremden sonra seni öldü sandık. Babamızı kaybettik, ama biz üç kardeş yaşıyoruz. Bu kolye seni bize getirdi. Annemizsin...”
Kadın bir anda yere çöktü. Dizlerinin bağı çözüldü. Gözleri, yılların yükünü bir sel gibi boşalttı.
“Ben sizi... bırakmadım ki... Unutmuşum... Sizi... ama kalbim... unutamamış...”
Kardeşler sarıldı ona. Birbirine karışan gözyaşlarıyla, yılların acısı eridi.
O günden sonra, anne yeniden evine döndü. Mehmet, annesiyle birlikte babalarının mezarını yaptırdı. Her yıl 27 Aralık’ta, o mezarın başında dururlar. Ve o kolye, şimdi cam bir fanusta, geçmişin tanığı olarak salonun ortasında durur.
Her kim sorarsa, kadın şöyle der:
“Bazen hayat seni kaybeder. Ama sevgi, seni yeniden bulur. Ben bir kez kayboldum. Ama çocuklarım, kolyeyle kalbimi buldular.”
Takım | O | A | P |
O | A | P | |
1.GALATASARAY A.Ş. | 36 | 91 | 95 |
2.FENERBAHÇE A.Ş. | 36 | 90 | 84 |
3.REEDER SAMSUNSPOR | 36 | 55 | 64 |
4.BEŞİKTAŞ A.Ş. | 36 | 59 | 62 |
5.RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ | 36 | 60 | 54 |
6.EYÜPSPOR | 36 | 52 | 53 |
7.TRABZONSPOR A.Ş. | 36 | 58 | 51 |
8.GÖZTEPE A.Ş. | 36 | 59 | 50 |
9.ÇAYKUR RİZESPOR A.Ş. | 36 | 52 | 49 |
10.KASIMPAŞA A.Ş. | 36 | 62 | 47 |
11.TÜMOSAN KONYASPOR | 36 | 45 | 46 |
12.CORENDON ALANYASPOR | 36 | 43 | 45 |
13.BELLONA KAYSERİSPOR | 36 | 45 | 45 |
14.GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ A.Ş. | 36 | 45 | 45 |
15.ONVO ANTALYASPOR | 36 | 37 | 44 |
16.SİPAY BODRUM FK | 36 | 26 | 37 |
17.NET GLOBAL SİVASSPOR | 36 | 44 | 35 |
18.ATAKAŞ HATAYSPOR | 36 | 47 | 26 |
19.ADANA DEMİRSPOR A.Ş. | 36 | 34 | 2 |
Yorum Yazın