• Çığır Açan Kadınlarımızdan Süreyya Ağaoğlu
    • Çığır Açan Kadınlarımızdan Süreyya Ağaoğlu
      Çığır Açan Kadınlarımızdan Süreyya Ağaoğlu
      Üç eski dost, İstanbul'un büyülü Boğaz manzarası eşliğinde bir araya geliyor ve Türkiye'nin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğlu'nun ilham verici hayat hikayesi üzerinden kadın mücadelesinin önemini anımsıyorlar. Tarihi anılar ve dostlukla örülen bu keyifli buluşma, kadınların eşitlik mücadelesinin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
      08.03.2025 - 13:57 | Son Güncelleme:08.03.2025 - 13:57
      Ümit Şevki Somyürek

      Aradan üç ay geçmişti, üç lise arkadaşı özlemişlerdi birbirlerini. Bu defa Aynur davet etti iki arkadaşını, eşleri ile beraber Kuzguncuk sırtlarındaki evlerine.. İstanbul’un simgesi erguvan ağaçlarının arasına gizlenmiş bu iki katlı ev sanki bir şirinlik abidesiydi. Hayli büyük verandasından boğazı kuş bakışı seyretmek doyulmaz bir haz veriyordu insana. Koca koca şilepler, tankerler, biri Karadeniz’e diğeri Marmara’ya bir birlerini selamlayarak yol alıyorlardı. Buradan bu Şehri-İstanbul’u seyredince ona âşık olmamak mümkün değildi. Bir de erguvanlar açıvermiş olsaydı… Verandanın iki yan duvarı üzerindeki çiçeklikteki kasımpatılardan gelem muhteşem koku insanın içine işliyordu adeta. Bir anda okul günlerimdeki 10 Kasımları hatırlayıp, Atatürk büstünde bu çiçeğin kokularını içime çekerek nöbet tutuğum günleri anımsadım. Aynur gelen arkadaşlarına masayı verandada hazırlamıştı. Meliha ile Zeynep’e öyle bir sarıldı ki dışarıdan bakan bunlar yıllardır görüşmemişler sanır. Süha ile Aydın’ı Kenan sandalyelerine davet etti. Süha: “Kenan biz neden boğaza sırtımızı dönüyoruz?” “Daha dün 8 Mart kadınlar günüydü unuttun mu?” “ Tamam, o dündü geçti.” “Kızlar duyarlarsa tadımızı kaçırabilirler sen sırtını boğaza dönmeye razı ol. Belki bir iki saat sonra biraz da biz seyredelim boğazı, deyip yer değiştiririz.” “Aman aman bir tatsızlık çıkmasın önemli değil. Evi saran kokuya göre balık yiyeceğiz sanırım.” “Arkada mangalda lüferler kızarıyor.” Aynur kızlarla konuşmuş şarap içeriz demişler. Size istediğiniz başka bir şey de ikram edebilirim.” Süha ile Aydın: “Biz de şarap içelim” Masada meze cinsinden eksik bir şey yoktu. Mutfaktan hanımlar birer birer verandaya geldiler. Tabaklara Aynur mezelerden karışık bir servis yaptı en son lakerdaları da ilave etti. Erkeklerin karşılarına eşleri oturdu. Masada sadece lüferler eksikti. Süha: “Lüferler yanmasın mangalda, altı balık artık bir servet arkadaşlar.” Aynur: “merak etmeyin komşumun cici kızını mangalın başına koydum.” Kenan: “Arkadaşlar lüfer rakısız sofraya gönül koyar diye düşünürseniz, hemen getiririm.” Süha, “yok böyle kalsın lüferlerin gönül koyacak hali mi var her biri çeyrek porsiyondur zaten.” Kenan: “Haklısın biraz irisini bulmak için bütün boğazı gezdim. Yine de eski lüferlerden bulamadım. Açgözlü balıkçılar büyümesine müsaade etmiyorlar. Yağlanmıyor balık. Süha: “Bu günün konusu ne Aynur? Cahide Sonku’ya mı devam edelim. Bir kahkaha koptu masada. Aynur hayır, ben hazırladım konuyu. Madem bizim evdesiniz, konuyu tespit etmek de bana düşer diye düşünmüştüm.” Süha: “Bari bizim de tanıdığımız biri olsun bir iki kelime de biz edebilelim.” “Size de yabancı değildir.” “Kim?” “Süreyya, benim meslektaşım.” “Arkadaşın mı?” “Yok be Süha azıcık sabırlı ol.” Meliha, “onun sabır taşını ben çatlattım.” Sessizce beni dinler misiniz? Dedi Aynur. Henüz ülkemizde kadın avukat yok. İstanbul hukuk fakültesine müracaat ediyor. O tarihe kadar böyle bir müracaat da yok. Olmaz diyorlar bir kız olarak bu kadar erkeğin arasında okuyamazsın. Süreyya eli boş dönüyor. Aklına liseden mezun oldukları kız arkadaşları geliyor. Onlardan ikisini ikna edip fakülteye geliyorlar. Okul yönetimi bu inatçı kızı kıramıyor. İki arkadaşı ile fakülteye kaydediyorlar. Ağzım kurudu biraz bir şey içelim.” Süha, “ilginç bir hikâye imiş”.
      Okul bitiyor staj için ailesinin yanına Ankara’ya dönüyor. Beraber mezun olduğu arkadaşı ile Adalet bakanlığında staja başlıyor. Bakanlık evlerine hayli uzaktır. Öğlen yemeğini birkaç gün peynir ekmekle geçiştirirler. Süreyya, bunun böyle sürdürülemeyeceğini düşünür. O tarihlerde Ankara’da bir tane lokanta vardır. İstanbul lokantasına yalnız erkekler, daha çok da milletvekilleri gitmekteler. Süreyya, biraz da babasına güvenerek, (Babası o tarihte Basın Yayın genel müdürüdür) babasından izin ister o lokantada yemek yemek için. Babası bir mahzur görmez. Çok mutlu olmuştur Süreyya. Ertesi gün arkadaşı ile İstanbul lokantasına girerler. İçeride yemek yiyenlerin başları iki kıza çevrilir. Onlar yemeklerini yiyip çıkarken, erkeklerin homurtuları açık seçik duyuluyordu. ‘Artık kadınlarda mı lokantaya gelecek’ gibi sözleri duyarlar.
      Aynur, “Ben şu mangala bakayım geleyim. Lüferlerden bir haber çıkmadı.” Meliha, “Eski tarihlerde radyolarda arkası yarın olurdu. Hikâyenin en can alıcı yerinde keserler, yarını zor beklerdik. Aynur’da öyle yaptı arkadaşlar.” Zeynep “Okulda da skeçler yazar oynardı.” Az sonra kalaylı bakır tepsi içinde Aynur lüferleri getirdi. Arkadaşlarının tabaklarına birer balık koydu. Zeynep, “bayağı iriymişler.” Kenan: “Bütün boğazı gezdim Anadolu Hisarında bulabildim bu boydakini.” Zeynep:“Ee sonra ne olmuş anlat bakalım.” “Soğutmadan lüferleri yiyelim sonra anlatacağım.” Süha dayanamadı. “Aynur, biz hem yeriz hem dinleriz. Sen ev sahibisin soğuk ta yesen olur.” Yine bir kahkaha patladı masada. Aynur kaldığı yerden devam etmek zorunda kaldı.
      Sadece milletvekillerinin yemek yediği bu lokantada, kadınların yemek yemesi abesle iştigaldir. ‘Kadındır, ne işi var lokantada?’ Genel eğilim bu yöndedir. Beyefendilerin vır vırları şikâyetlere dönüşür ve bu şikayetler daha o gün, dönemin Başbakanı olan Rauf Bey (Orbay)’e ulaştırılır. Rauf Bey de Ahmet Ağaoğlu’nu arayıp durumu anlatır, “caiz değildir” anlamında bir şeyler söyler üstü örtülü uyarır.
      Süreyya, o akşam eve döndüğünde, babası Ahmet Bey hemen konuya girer ve “Başbakan Rauf Bey, sizin lokantada yemek yediğinizi ve herkesin bunu konuştuğunu anlattı. Bundan sonra öğle yemeklerine bana gelin” diyerek ‘kibarca’ o lokantaya gidilmesini yasaklar.
      Birkaç gün sonra, Atatürk ve eşi Latife Hanım, Ağaoğlu ailesini ziyaret eder ve devam eden sohbet sırasında konu “lokanta” meselesine gelir. Genç Süreyya, Atatürk’ün kendisini anlayacağını ve bu konuda haklı görüleceğini düşünerek Atatürk’e bu malum olayı tüm detaylarıyla anlatır.
      Oysa onu dinleyen Atatürk, “Babanın da, Rauf Bey’in de hakkı var,” der. Bu beklenmeyen çıkış karşısında büyük bir hayal kırıklığına uğrayan Süreyya Ağaoğlu, ertesi gün işteyken, bir yetkili kendisine “Hazırlan kızım, Atatürk seni yemeğe götürecekmiş” der. Genç Süreyya şaşırır, apar topar kapının önüne çıkar. Yanında bir milletvekili ve yaveriyle arabada oturan Atatürk, onu görünce, “Latife bugün seni öğle yemeğine bekliyor,” der. Genç Süreyya şaşırmakla mutlu olmak arasında karar vermeye çalışırken arabaya biner. O bindikten sonra hareket eden otomobil İstanbul Lokantası’nın önünden geçerken, Atatürk, şoföre durmasını söyler. Bozüyük milletvekili Salih Bey telaşla yanlarına gelince, Atatürk, herkesin duyabileceği bir sesle: “Bugün Süreyya’yı bize götürüyorum ama yarın buraya gelecek, yemeğini lokantada yiyecek.” der. Emir gibidir bu cümle. Hatta “gibi”si fazladır. Bu bir emirdir! Oradakiler anlar durumu.
      Genç Süreyya ne olup bittiğini Atatürk’ün davet ettiği yemekte bizzat Atatürk’ün eşi Latife Hanım’dan öğrenir. Latife Hanım, onun kulağına eğilip, “Paşa, dün akşam bu lokanta olayına çok kızdı, ama babanı senin yanında ezmek istemediği için kızgınlığını belli etmedi. Eve gelir gelmez, birkaç milletvekilini arayarak, yarın mutlaka eşleriyle birlikte lokantaya öğle yemeğine gitmelerini söyledi.” deyince durum açıklığa kavuşur. Gazi Paşa, öyle bir incelikle duruma el koymuştur ki…
      Süreyya Ağaoğlu, ertesi gün, arkadaşıyla İstanbul Lokantası’na gittiğinde, birkaç milletvekili eşinin de ilk kez orada olduğunu görür. Kimse onları bakışlarıyla bile rahatsız etmeye cesaret edemez. Bu bir ilkin adıdır. Atatürk ve Türkiye’nin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğlu, kadınların da bir lokantada yemek yiyebilmesinin önünü açmıştır.
      Kadın erkek eşitliğinde Mustafa Kemal Atatürk’ün tavrı ve haliyle duruşu nettir. Bu konuda yaptıkları düşünüldüğünde durum daha iyi anlaşılabilir. O sadece bir asker değildir. Aynı zamanda bu toplumun yol göstericisi ve ilelebet liderliğini üstlenen tek isimdir. Mustafa Kemal’dir. Ulusunun seslendiği isimle Atatürk…
      Gözleri ıslanmıştır Aynur’un, masadakiler donmuştur adeta. Birkaç dakika bir sessizlikten sonra Zeynep: “Aynı konunun içinde ülkeyi aydınlatan iki meşaleden bahsettin. Daha önce duymamıştım beni de duygulandırdı Aynur.” Her konudan bir mizah çıkarmakta usta olan Süha, havayı dağıtmak için. “Yani Atatürk olmasaydı kadınlar balıklarını içeride yiyeceklerdi, biz de sizlerin sandalyelerinde oturup hem boğazı seyredecektik hem de balığımızı yiyecektik.” Kenan: Eşlerimiz yanımızda olmasa idi bu masadan zevk alacağımızı hiç sanmıyorum. İki erkekçe muhabbetten sonra sadece deniz seyredecektik. Tanrı Kadınları hayatı renklendirsinler diye yaratmıştır sanırım. Yoksa tüm dünya siyah beyaz olurdu.” Aydın: “Atatürk’le problemi olanlar biraz düşünseler. Onun getirdiği bütün güzellikleri sonuna kadar kullanırlar, yine de nankörlükten vaz geçmezler.” Meliha henüz kendine gelememişti. Masaya doğru eğilmiş başını kaldırıp; “evet arkadaşlar en çok biz ona minnettarız. Kadınlarımız da, erkeklerimiz de. Etrafımıza bakınca Suriye, Irak, İran, Afganistan halklarının neden gözlerinin bu ülkede olduğundan anlıyoruz Atatürk’ü. Burada insan olduklarını hissediyorlar.” Süha “Bu gün de boş geçmedi, bilmediğimiz çok güzel hikâyeyle tanıştık. Haydi, hanımlar birkaç şarkı söyleyin de bu duygusal ortamdan çıkalım. Güneş de veda etmeye hazırlanıyor tam şarkı burcuna girmenin zamanıdır…

      Yorum Yazın

      Yorum yazarak topluluk kurallarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Edebiyat Magazin hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

    • SüperLig Puan Durumu
      TakımOAP
        O A P
      1.GALATASARAY A.Ş. 36 91 95
      2.FENERBAHÇE A.Ş. 36 90 84
      3.REEDER SAMSUNSPOR 36 55 64
      4.BEŞİKTAŞ A.Ş. 36 59 62
      5.RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ 36 60 54
      6.EYÜPSPOR 36 52 53
      7.TRABZONSPOR A.Ş. 36 58 51
      8.GÖZTEPE A.Ş. 36 59 50
      9.ÇAYKUR RİZESPOR A.Ş. 36 52 49
      10.KASIMPAŞA A.Ş. 36 62 47
      11.TÜMOSAN KONYASPOR 36 45 46
      12.CORENDON ALANYASPOR 36 43 45
      13.BELLONA KAYSERİSPOR 36 45 45
      14.GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ A.Ş. 36 45 45
      15.ONVO ANTALYASPOR 36 37 44
      16.SİPAY BODRUM FK 36 26 37
      17.NET GLOBAL SİVASSPOR 36 44 35
      18.ATAKAŞ HATAYSPOR 36 47 26
      19.ADANA DEMİRSPOR A.Ş. 36 34 2
      İstanbul nöbetçi eczaneleri