“İç güzellik onu canlandırmadığı sürece hiçbir dış zarafet tamamlanmış sayılmaz. Ruhun güzelliği, beden güzelliğinin üzerine gizemli bir ışık gibi yayılır.”
Victor Hugo
Güzellik esas olarak görme duyusunu etkiler. Ancak kulak bunu ya kelimelerin uyumunda ya da çeşitli müzik türlerinde de algılar çünkü şarkılar ve ritimler eşit derecede güzeldir. Duyular aleminden daha yüksek bir seviyeye çıktığımızda güzelliği meslekler, eylemler, alışkanlıklar, ilim ve erdemlerde de buluruz. Tartışma yoluyla keşfedeceğimiz şey ise; hâlâ üstün bir güzelliğin olup olmadığıdır. Peki bazı bedenleri bize güzel gösteren, kulağımızın melodik bulduğu ritimleri zevkle dinlememizi sağlayan ve saf ahlaki güzellikleri sevmemize sebep olan şey nedir? Tüm nesnelerin güzelliği yalnızca tek olan ve değişmeyen bir prensipten mi kaynaklanır, yoksa vücut için bir güzellik prensibi, başka bir şey için başka bir güzellik prensibini mi bulunur? Eğer birden fazla var iseler bu prensipler nelerdir?
Bütünleşik güzellik; görünüşümüzün duygularımızın yanı sıra başkalarıyla ve çevremizle olan ilişkilerimizden ayrılamayacağı ilkesine dayanmaktadır.
Bu nedenle bütünsel güzellik; tamamen gelişmek ve parlamak için sağlıklı bir diyet, düzenli spor aktivitesi, doğaya ve insana saygı duyan, sorumlu ve sürdürülebilir bir yaşam tarzı yoluyla kendimize iyi bakmayı içerir.
Artık sadece güzel olmayı değil, kafamızda ve yaşamlarımızda iyi hissetmeyi ve yalnızca çevremizdeki dünyayla uyum içinde olmayı da arıyoruz.
“İç güzellik” kavramından ne anlıyoruz?
Bu kavramı anlamadaki zorluğun temel nedeni, gerçek güzelliğin sadece güzel bir yüz ve uyumlu kıvrımlarla tanımlanmasından çok daha karmaşık olmasıdır. Bunun gerçekliğini kavramak daha zordur. Çünkü “Yalnızca kalbimizle net bir şekilde görürüz. Önemli olan gözle görülmez.” diyen Yves Saint-Laurent'in “kalbin zarafeti” olarak betimlediği şey budur. “Bizi güzelleştiren temel dinamikler esasen; sözlerimiz, eylemlerimiz ve düşüncelerimizdir. Bu da sonuçta ruhla ilgili bir durum olup, kalbin kavramayı başardığı, gözlerle görülmeyen şey, bu ölümsüz yaşam nefesidir.
İç güzellik ya da ruhun güzelliği, gerçek ihtişamımızı ortaya çıkarmamızı sağlayan tek şey gibi görünüyor. Bu, öz saygımızı güçlendirmek ve fiziksel komplekslerden kaynaklanan güvensizlikten çok fazla etkilenmemize izin vermemek için hatırlamamız gereken önemli bir unsurdur.
Bununla birlikte, iç güzellik ile dış güzelliğin doğrudan karşıt olması gerekmiyor. İkisi uzlaşabilir ve hatta ittifak kurmaları gerekir. Fiziksel görünüm hafife alınmamalıdır. Zira, hoşlanmadığımız ya da bize acı veren bir bedende iyi yaşayamayız. Ama asıl mesele bu değil.
Herkesin tekrarladığı gibi, “güzellik” olgusu, göze hitap ettiğinde güzelliği oluşturan, renklerin zarafetiyle birleşen parçaların birbirine ve bütüne göre oranı mıdır?
Bu durumda genel olarak cisimlerin simetrisinden ve parçalarının doğru oranından oluşan güzellik, basit bir şeyde bulunamaz, ancak zorunlu olarak bileşikte ortaya çıkabilir. Tek başına her şey güzel olacak; parçaların kendi başlarına hiçbir güzelliği olmayacak; onlar yalnızca bütünle ilişkileri yoluyla güzel olacaklar.
Ancak bütün güzelse parçaların da güzel olması gerekli görünüyor çünkü, çirkin şeylerin bir araya gelmesiyle güzellik oluşamaz.. Bu nedenle güzelliğin her yere yayılması gerekir.
Hepimiz hayatımızda huzur, güzellik ararız. Sınırların, kültürlerin ve zamanların ötesinde huzur ve barış, çoğu zaman çalkantılı bir dünyada bizlere güvenli bir sığınak sağlar. Tarihin büyük figürlerinin hepsi barışın ve güzelliğin derin anlamı üzerinde durmuş ve bize bilge sözlerle zengin bir miras bırakmışlardır. Sürekli hareket halinde olan modern dünyada barışla, güzellikle, hoş görüyle yaşamak, içsel sakinlik anlarına
rehberlik edebilir . Barış ve güzellik sadece çatışmanın veya çirkinliğin olmamasıyla ilgili değil, buna nasıl tepki verdiğimizle de ilgilidir. Birçok filozof bizi çatışmalara barışçıl çözümler aramaya ve sevgiyi, güzelliği, şefkati ve karşılıklı anlayışı içselleştirmeye ve yaymaya teşvik etmektedir.
Mesela; Paulo Coelho “Dış güzellik, iç güzelliğin görünen kısmıdır ve herkesin gözünden çıkan ışıkta tecelli eder.” der.
Yves Saint Laurent
“Kalbin zerafeti olmadan zarafet olmaz.” diye ifade eder güzelliği.
Vicente A. Salaverri
“Yalnızca büyük bir iç güzelliğe sahip olan kişi, dünyanın tüm güzelliğini algılayabilir.” Demektedir.
Aziz Augustin ise,
“İçinde sevgi büyüdüğünde güzellik de büyür. Çünkü aşk ruhun güzelliğidir.” diyerek güzellik için sevgiyle dolu olmanın gerekliliğini dile getirir.
Son olarak, güzellik kavramını sadece yüzünde veya bedeninde taşıyanlar için güzellik her an kaybedilebilecek bir değer olmasına karşın, güzelliği içinde de taşıyanlar için kaybetme korkusu asla olmayacaktır. Çünkü güzellik bütünseldir.
Hepimizin bütünsel güzelliğe sahip olmasını, tüm dünyaya neşe, huzur, hoşgörü ve sevgiyi yaymasını temenni ediyorum.
Sevgi ve güzellik ile kalın.
Yorum Yazın