Malik Ördek
Doğa, bir bilgelik timsali gibi sessizdir. O, ne bir öfke taşır içinde ne de bir intikam ateşiyle yanar. Varlığı, insanoğlunun gözüyle anlam veremeyeceği bir süreklilikle devam eder. İnsan, kendini dünyanın merkezine koymuş ve doğanın bu dinginliği karşısında, ona hükmedeceğini sanmıştır. Oysa doğa, ne boyun eğdi ne de diz çöktü. Sadece var olmaya, döngüsünü tamamlamaya devam etti.
İnsan ise, kendi açgözlülüğü, cehaleti ve tecrübesizliği ile doğanın dengesini bozduğunda, bunun bir intikam olduğunu sandı. Ama hayır. Doğa, sadece doğaydı. Ne kin güder ne hesap sorar. İnsanın alçaklıklarına, duyarsızlıklarına ve sorumsuzluklarına karşılık olarak, sadece sessizce işini yapar. Olan, insana olur. Yeryüzünün bu dengeyi bozan tek varlığı, yaptıklarının sonuçlarını yaşar.
Bir hata yapılmışsa, doğa bunu cezalandırmaz, ama bu hatanın sonuçları kaçınılmazdır. İnsan, varlığına zarar verdiği bu büyük ekosistemin bir parçası olduğunu unuttuğunda, kendi elleriyle kazdığı çukurda debelenir. Tıpkı kendi hırsı ve cahilliğiyle tahrip ettiği doğaya bakıp, "neden beni affetmiyor" diye sorar gibi. Ancak doğanın cevabı her zaman aynıdır: “Ben sadece varım. Sen, seçimlerinin bedelini ödüyorsun.”
Şeytanlık yapıyorsan, taşlanmayı da göze almalısın. Ama doğanın taşları farklıdır; soğuktur, sessizdir, sarsıcıdır. İnsanoğlu, kendini mağdur sanarak bu taşların altında ezildiğinde, belki de anlamalıdır: Doğa değil, insan kendine ihanet etti. Ve doğa, sadece izledi.
Doğa intikam almaz, insan kendi tuzağına düşer. Bu, basit bir neden-sonuç ilişkisidir. Her şey, evrenin yasalarına boyun eğmeyenlerin üzerine sessizce çöker. O yüzden, insancıkların açgözlülükten doğan hırsı ile doğayı aldatmaya çalışmaları, sadece kendi sonlarını hızlandırır.
Belki de insanın en büyük yanılgısı, doğanın onun hatalarını affetmesini beklemektir. Oysa doğa, affetmez. Sadece yaşamaya devam eder.
Yorum Yazın