• Kent Sosyolojisi Perspektifinden Yoksulluk ve Konut
      Kent Sosyolojisi Perspektifinden Yoksulluk ve Konut
      04 Mayıs 2025 12:03
      Son Güncelleme:04 Mayıs 2025 12:03
      MALİK ÖRDEK

      Kent Sosyolojisi Perspektifinden Yoksulluk ve Konut: Modernleşmenin Gölgesinde Fakirleşen Evler
      Giriş
      Kentleşme, modern toplumlarda ekonomik, sosyal ve mekânsal dönüşümlerin temel dinamiğidir. Ancak bu süreç, eşitlikçi bir gelişim sunmaz; aksine, sınıfsal eşitsizlikleri ve mekânsal ayrışmayı derinleştirebilir. "Kentte fakir ev yoktur; yeni, modern evlerin yanında fakirleşen evler vardır" söylemi, kent sosyolojisi bağlamında, kentsel dönüşüm, gentrifikasyon ve sosyal tabakalaşma süreçlerinin bir yansımasıdır. 
      1. Kent Sosyolojisi ve Mekânsal Eşitsizlik
      Kent sosyolojisi, kentin toplumsal yapısını, mekânsal organizasyonunu ve sosyal ilişkilerini anlamaya odaklanır. Louis Wirth’ün “kentsellik” kavramı, kentin yoğun nüfus, heterojenlik ve sosyal etkileşimlerle karakterize olduğunu öne sürer. Ancak bu özellikler, aynı zamanda eşitsizliklerin yoğunlaştığı bir zemin oluşturur. Kentlerdeki modernleşme, genellikle yüksek gelir gruplarına yönelik lüks konut projeleri, alışveriş merkezleri ve altyapı yatırımlarıyla kendini gösterir. Bu süreç, David Harvey’in “mekânsal adaletsizlik” kavramıyla açıklanabilir; sermaye birikimi, kentin belirli bölgelerini yeniden yapılandırırken, düşük gelirli grupları ya yerinden eder ya da mevcut yaşam alanlarında “göreli yoksullaşma”ya iter.
      Söz konusu söylem, bu göreli yoksullaşmayı işaret eder. “Fakir ev yoktur” ifadesi, kentin mutlak anlamda bir yoksulluk barındırmadığını değil, yoksulluğun modern kent dokusu içinde yeniden tanımlandığını ima eder. Yeni, modern evlerin yükseldiği bölgelerde, eski ve bakımsız konutlar ya da gecekondular, ekonomik ve sosyal olarak “fakirleşir”. Bu, hem maddi (kira artışı, yaşam maliyetinin yükselmesi) hem de sembolik (sosyal statü kaybı) bir fakirleşmedir.
       2. Kentsel Dönüşüm ve Gentrifikasyonun Rolü
      Kentsel dönüşüm, kentlerin fiziksel ve sosyal yapısını yeniden şekillendiren bir süreçtir. Ancak bu süreç, sıklıkla düşük gelirli mahalleleri hedef alır ve gentrifikasyon yoluyla yoksul kesimleri yerinden eder. Gentrifikasyon, Ruth Glass’ın 1960’larda Londra’daki çalışmalarıyla tanımladığı üzere, orta ve yüksek gelirli grupların düşük gelirli mahallelere taşınmasıyla başlayan bir sosyo-ekonomik dönüşümdür. Bu süreçte, eski evler ya yıkılarak modern apartmanlara dönüştürülür ya da çevresel değer artışı nedeniyle ekonomik olarak erişilemez hale gelir. 
      Örneğin, İstanbul’da Sulukule gibi bölgelerde kentsel dönüşüm projeleri, yerel Roman nüfusu yerinden ederken, yeni lüks konutlar bölgenin demografik ve kültürel yapısını değiştirmiştir. Bu bağlamda, “modern evlerin yanında fakirleşen evler” ifadesi, gentrifikasyonun bir sonucu olarak ortaya çıkar. Eski evler, fiziksel olarak varlığını sürdürse bile, çevresindeki modernleşmenin getirdiği ekonomik baskılar nedeniyle “fakirleşir”. Bu evlerde yaşayanlar, artan kira ve yaşam maliyetleri karşısında ya yerinden edilir ya da sosyal dışlanmaya maruz kalır.
      3. Sosyal Tabakalaşma ve Mekânsal Ayrışma
      Kent sosyolojisinin bir diğer önemli kavramı, sosyal tabakalaşma ve onun mekânsal yansımalarıdır. Pierre Bourdieu’nün “sembolik sermaye” kavramı, kentteki modern evlerin sadece maddi bir değer değil, aynı zamanda sosyal statü ve prestij sunduğunu gösterir. Lüks rezidanslar, gated community’ler ve modern apartmanlar, yüksek gelir gruplarının sosyal ve kültürel sermayesini pekiştirirken, eski veya bakımsız evlerde yaşayanlar bu sermayeden yoksun kalır. Bu durum, “fakirleşen evler” söylemini destekler; çünkü yoksulluk, yalnızca maddi bir durum olmaktan çıkar ve sosyal dışlanma, statü kaybı ve kültürel yabancılaşma gibi boyutlarla derinleşir.
      Mekânsal ayrışma, bu tabakalaşmanın kentteki görünür biçimidir. Saskia Sassen’in “küresel kent” teorisi, kentlerin ekonomik küreselleşme ile birlikte yüksek gelirli ve düşük gelirli gruplar arasında keskin bir kutuplaşma ürettiğini öne sürer. Modern evler, küresel sermayenin aktığı bölgelerde yoğunlaşırken, fakirleşen evler, bu bölgelerin kenarlarında ya da kentin daha az değerli görülen alanlarında varlıklarını sürdürür. Bu ayrışma, sadece fiziksel değil, aynı zamanda sosyal bir mesafeyi de üretir; farklı sınıflar arasındaki etkileşim azalır ve kent, bir “mozaik” olmaktan çıkarak “kutuplaşmış” bir yapıya bürünür.
      4. Fakirleşen Evlerin Sosyo-Psikolojik Boyutu
      Fakirleşen evler, sadece ekonomik bir olgu değildir; aynı zamanda bireylerin ve toplulukların kimlik ve aidiyet duygularını etkiler. Henri Lefebvre’nin “mekânın üretimi” kavramı, kentin sadece fiziksel bir alan değil, aynı zamanda sosyal anlamlarla dolu bir mekân olduğunu vurgular. Modern evlerin yükseldiği bir bölgede, eski evlerde yaşayanlar kendilerini “yabancılaşmış” hissedebilir. Bu, hem kentin dönüşümüne ayak uyduramamanın getirdiği bir aşağılık duygusu hem de mahalle kültürünün ve sosyal ağların kaybıyla ilişkilidir.
      Örneğin, kentsel dönüşüm projeleriyle birlikte mahallelerin yerini alan modern siteler, bireyler arasındaki komşuluk ilişkilerini zayıflatabilir. Eski evlerde yaşayanlar, modern evlerin sunduğu yaşam tarzına ekonomik olarak erişemese de, bu yaşam tarzının sembolik baskısını hisseder. Bu durum, “göreli yoksunluk” teorisiyle açıklanabilir; bireyler, kendilerini çevrelerindeki refahla kıyasladıkça yoksulluk algıları derinleşir.
      Sonuç
      “Kentte fakir ev yoktur; yeni, modern evlerin yanında fakirleşen evler vardır” söylemi, kent sosyolojisinin temel meselelerine işaret eder: kentsel dönüşüm, gentrifikasyon, sosyal tabakalaşma ve mekânsal ayrışma. Modernleşme, kentleri fiziksel olarak dönüştürürken, yoksulluğu ortadan kaldırmaz; aksine, onu yeniden tanımlar ve mekânsal olarak yeniden üretir. Fakirleşen evler, bu sürecin hem maddi hem de sembolik bir yansımasıdır. Bu evlerde yaşayanlar, ekonomik baskılar, sosyal dışlanma ve kültürel yabancılaşma ile mücadele ederken, kent, sınıfsal eşitsizliklerin sahnesi olmaya devam eder.
      Kent sosyolojisi, bu dinamikleri anlamak ve çözüm üretmek için güçlü bir çerçeve sunar. Yoksulluğun ve mekânsal eşitsizliğin azaltılması, ancak kapsayıcı kentsel politikalar, halkın katılımına dayalı planlama ve sosyal adalet odaklı yaklaşımlarla mümkündür. Aksi takdirde, modern evlerin gölgesinde fakirleşen evler, kentin yalnızca bir gerçeği değil, aynı zamanda toplumsal eşitsizliklerin bir simgesi olmaya devam edecektir.
      Kaynakça 
      •    Bourdieu, P. (1986). The Forms of Capital. 
      •    Glass, R. (1964). London: Aspects of Change. 
      •    Harvey, D. (2008). The Right to the City. 
      •    Lefebvre, H. (1991). The Production of Space. 
      •    Sassen, S. (2001). The Global City. 
      •    Wirth, L. (1938). Urbanism as a Way of Life.

      Yorum Yazın

    • SüperLig Puan Durumu
      TakımOAP
        O A P
      1.GALATASARAY A.Ş. 36 91 95
      2.FENERBAHÇE A.Ş. 36 90 84
      3.REEDER SAMSUNSPOR 36 55 64
      4.BEŞİKTAŞ A.Ş. 36 59 62
      5.RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ 36 60 54
      6.EYÜPSPOR 36 52 53
      7.TRABZONSPOR A.Ş. 36 58 51
      8.GÖZTEPE A.Ş. 36 59 50
      9.ÇAYKUR RİZESPOR A.Ş. 36 52 49
      10.KASIMPAŞA A.Ş. 36 62 47
      11.TÜMOSAN KONYASPOR 36 45 46
      12.CORENDON ALANYASPOR 36 43 45
      13.BELLONA KAYSERİSPOR 36 45 45
      14.GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ A.Ş. 36 45 45
      15.ONVO ANTALYASPOR 36 37 44
      16.SİPAY BODRUM FK 36 26 37
      17.NET GLOBAL SİVASSPOR 36 44 35
      18.ATAKAŞ HATAYSPOR 36 47 26
      19.ADANA DEMİRSPOR A.Ş. 36 34 2
      İstanbul nöbetçi eczaneleri