Bir sabah düşün… 1908’in New York’u değil, 1970’lerin İstanbul’u, Adana’sı, Trabzon’u… Fabrikalarda, tarlalarda, evlerde alın teriyle hayat kuran kadınlar… Çocuğuna harçlık verebilmek için gece yarılarına kadar dikiş diken, pazarda tezgâh açan, kaynayan çorbanın buharında uykusuzluğunu saklayan kadınlar… Bir gün “Yeter!” dediler. Sesleri belki o an yankılanmadı ama içlerinde bir ateş yandı. İşte 8 Mart, o ateşin Türkiye’deki kıvılcımı oldu.
Yıllar geçti ama o alev hâlâ yanıyor. Bir anne kızına, “Ben okuyamadım, ama sen okuyacaksın” derken… Bir kadın, yıllarca sustuğu “Bu evlilik böyle gitmez” cümlesini söylerken… Bir genç kız, “Ben de yaparım!” diye haykırırken… İşte biz kadınlar, o kıvılcımı elden ele taşıyoruz.
Evin İçinde, Sokakta, Her Yerde Mücadele
8 Mart, bizim hikâyemiz. Sabah erkenden kalkıp çocuklarını okula hazırlayan, sonra işe koşan, akşam eve döndüğünde “Yemek nerde?” sorusuyla karşılaşan kadınların hikâyesi… “Sen kadınsın, sus” baskısıyla boğuşan, “Erkek yapar, sen yapamazsın” sözlerine inat ayakta kalan kadınların hikâyesi… Ve en çok da, birbirine tutunan kadınların hikâyesi.
Türkiye’de kadın olmak zor. “Aman kocan ne der?” diye başlayan cümleler, “Kız başına ne işin var?” diyen küçümseyen bakışlar, her gün bir kadın cinayetiyle sarsılan yüreklerimiz… “Keşke bir şey yapabilsek” derken, aslında biliyoruz: Birbirimize sahip çıktığımızda değişimin ta kendisi oluyoruz. Çünkü bir kadının acısı, hepimizin yarasıdır.
“Kadın Yapamaz”ı Yıkalım
Hatırlıyor musun? Köyde ilk kez traktör kullanan kadını, “Kadından şoför mü olur?” diyenlere inat direksiyona geçen cesur yüreği… Ya da “Mühendislik erkek işi” denmesine rağmen diplomasını elinde tutan genç kızı… Bugün her birimiz, o kadınların izinden gidiyoruz. Ama hâlâ “Kadın gibi” sözü bir hakaret, hâlâ bir kız çocuğunun “Ben doktor olacağım” demesi şaşkınlık, hâlâ evde “Erkek ne derse o olur” dayatması var.
Bu yüzden 8 Mart, sadece bir buket çiçekle kutlanacak bir gün değil. Birbirimize bakıp “Bu yanlışları değiştireceğiz” deme günü. Her “Hayır” dediğimizde, bir kadının sesini yükseltiyoruz. Her “Sen de yaparsın” dediğimizde, bir kızın hayalini büyütüyoruz. Kadın cinayetlerine karşı omuz omuza durduğumuzda, “Artık yeter!” diye haykırdığımızda, o ateşi daha da harlıyoruz.
Gücümüz, Birbirimize Uzattığımız Elde
Bir kadın, komşusuna “Korkma, ben yanındayım” derken… Bir dost, şiddet gören arkadaşını evine alırken… Bir anne, “Kızım, seninle gurur duyuyorum” diye sarılırken… İşte o zaman değişim başlıyor. Çünkü kadınlar birbirine tutundukça güçleniyor. Ve bu güç, evin içinde de, sokakta da, hayatın tam ortasında da var.
Yarını Birlikte İnşa Edelim
Geçmişe bakınca göğsümüz kabarıyor. Ama asıl mesele, yarına ne bırakacağımız. Bir kız çocuğuna “Erkek yapar, sen yapamaz” demeyi bırakmak, boşanmak istediğinde bir kadını suçlamak yerine elini tutmak, cinayet haberlerine karşı sessiz kalmamak… İşte 8 Mart’ı yaşatmanın yolu bu.
Bugün, ellerimizi birbirimize uzatalım. Çünkü biz kadınlar, birbirimizin ışığıyız. Birimizin gözyaşını silerken, diğerimizin umudunu büyütüyoruz. 8 Mart, sadece bir gün değil; her gün bizim. Çünkü Türkiye’nin kalbi, kadınların dayanışmasıyla atıyor.
Ve unutmayalım: “Kadın yapamaz” diyenlere inat, tarihi biz yazıyoruz. Birbirimize sarıldıkça, o alev hiç sönmeyecek.
Yorum Yazın