İstanbul, yüzlerce yıldır depremlerin gölgesinde yaşayan bir metropol.
Fakat bugün, bilim insanları İstanbul için artık geri sayımın başladığını söylüyor.
Ve bu kez, alarm zilleri sadece yer bilimcilerde değil, sokaktaki herkesin kalbinde çalıyor.
Gerçek şu ki: İstanbul, olası büyük bir depreme hazır değil.
Ne binalarımız, ne yollarımız, ne de insanlarımız bu büyüklükte bir yıkıma dayanabilecek güçte.
Uzmanlar, Marmara Denizi'nin altındaki fay hattının büyük bir gerilim biriktirdiğini ve bunun 7.2 ile 7.6 arasında bir depremle boşalabileceğini söylüyor.
Fakat dikkat çekici olan: bilim insanlarının bile tam olarak nerede ve ne zaman kırılmanın yaşanacağı konusunda birbirinden farklı görüşler sunması.
Bu belirsizlik, toplumsal korkuyu daha da artırıyor.
Eğer İstanbul yıkılırsa:
Ekonomi durur. Türkiye'nin finans, lojistik ve sanayi merkezi felç olur.
Sokaklar ev olur. İnsanlar günlerce, haftalarca açıkta yaşamak zorunda kalır.
İletişim kesilir. Hastaneler, itfaiyeler, polis merkezleri çöker.
Göç başlar. Milyonlarca insan başka şehirlere sığınmaya çalışır.
Psikolojik çöküş yaşanır. Gece uykuları, sokak köşelerinde korkuyla geçirilen nöbetlere dönüşür.
İstanbul'da yaşayanlar, şimdiden her küçük sarsıntıda yataklarından fırlıyor, geceleri uyuyamıyor.
Marketlerde su ve konserve stoklayanlar, arabalarında yedek battaniye taşıyanlar, "hangi bina daha az zarar görür?" diye kafasında hesap yapanlar...
Şehir, gözle görülmeyen bir stresin içinde kıvranıyor.
Deprem senaryoları yazılıyor, tatbikatlar yapılıyor; ama gerçek şu ki:
Hazırlıklar kâğıt üzerinde.
Ve Marmara'nın derinliklerinde büyüyen sessiz bir öfke var.
İstanbul, kırılırsa; sadece binalar değil, umutlar da göçer.
Yorum Yazın