Kaç maskemiz var? Mutlu, güçlü, neşeli, kızgın, ciddi, kaygısız… Her birimiz, farklı durumlarda farklı maskeler takarız. Carl Jung’a göre persona, yani maske, “bireyin dış dünyaya karşı genel ruhsal davranış biçimi”dir. Persona, bazen işlevsel bir komplekstir; bireyin toplumda kabul görmek, sevilmek ve değer görmek için taktığı bir maskedir. Peki, bu maskeler ne kadar makbul? Kaç tanesini takmalıyız? Ve en önemlisi, maskelerimizin altında gerçekten kim var?
Gerçek şu ki, hepimizin taktığı maskeler var. Kaçınılmaz olarak, bazen herkesten saklanıyoruz. Esas sorun, sürekli gizlenmekte yatıyor. Neden insan bu kadar gizlenir? Çünkü ona gizlenmesi öğretilmiştir. Duygularını içinde tutması, ağladığında susturulması, davranışlarının eleştirilmesi… Kısacası, “Senin gerçek halini değiştirelim, yontalım, biçelim ve sonra da kendi sevdiğimiz yapay şeyleri koyalım” minvalindeki kalıplar öğretilmiştir.
Çocukken, sevilmek ve kabul görmek için maskeler takmaya başlarız. Çünkü insan yavrusu, sevilmek, benimsenmek ve değer görmek ister. Bu nedenle, çoğu zaman sorgulamadan kabul eder öğretilenleri. Ancak bir gün gelir, içimizdeki çatışma öyle büyür ki, kontrol edilemez hale gelir. Maskelerimiz ağırlaşır, gerçek benliğimizle aramızdaki mesafe açılır. Kendimiz olmanın bedelleri vardır çünkü.
Modern dünyada, sürekli koşmak, başarılı olmak, statü sahibi olmak gibi beklentiler, bizi gerçek benliğimizden uzaklaştırır. Elbette başarı ve statü güzel şeylerdir, ancak içimizde sıkışan kişinin ne söylediğini dinliyor muyuz? Sevilmek ve değer görmek için başka bir renge bürünmek, kendimizi soldurmaz mı?
Jung’un da dediği gibi, persona yani maske, toplumda işlevsel olabilir. Ancak bu maskeler, gerçek benliğimizi tamamen örtmemeli. Kendimiz olmanın bedeli, bazen yalnız kalmak, bazen eleştirilmek, bazen de kabul görmemek olabilir. Ancak gerçek özgürlük, maskelerimizi çıkarıp kendi gerçek benliğimizle yaşamaktan geçer.
Peki, maskelerimizi nasıl çıkarabiliriz? Öncelikle, kendimizi tanımakla başlamalıyız. Hangi durumlarda hangi maskeyi taktığımızı fark etmek, içimizdeki çatışmaları anlamak ve duygularımızı kabul etmek, ilk adımdır. Kendimizi sevmek, eksikliklerimizle, hatalarımızla kabul etmek, maskelerimizi yavaş yavaş çıkarmamızı sağlar.
Unutmayalım ki, her birimiz eşsiz ve değerliyiz. Maskelerimiz olmadan da sevilmeye, kabul görmeye layığız. Kendimiz olmanın bedeli ne olursa olsun, gerçek benliğimizle yaşamak, iç huzura ulaşmanın en önemli adımıdır.
Gönül Doğan
TV Sunucusu, Gazeteci, Yazar, Kişisel Gelişim Uzmanı
Yorum Yazın