İnsan zihni, tamamlanmamış işlere takılır. Yarım kalmışlıklar, ifade edilmeyen duygular, öfke, hüzün… Modern hayatın koşuşturmacası içinde, en ilkel dürtülerimizle yaşamaya devam ederiz. Her gün kendimizi aşmak, sorunlarımızı çözmek ve huzura ulaşmak için çabalarız. Ancak, özellikle duygusal ilişkiler söz konusu olduğunda, bu çaba daha da karmaşık bir hal alır.  

İlişkiler, insanın en zayıf tarafıdır. Çünkü duygular, mantığın önüne geçer. Hele ki bir ilişki bitmemişse, yatar kalkar o karmaşayı çözmeye çalışırız. Duygular bitince, insan arkasına bile bakmaz. Ama bitmemiş olan, hep peşimizi bırakmaz. Zamanın iyileştirici gücünden bahsederiz, ancak aslında iyileştiren zaman değil, anıların soluklaşmasıdır.  

Peki, bir ilişkiyi bitirmeye karar verdiğimizde ne yapmalıyız? Öncelikle, somut bağları koparmakla işe başlamalıyız. Onu hatırlatacak her şeyi hayatımızdan çıkarın. Çünkü her anı, bir çağrışımdır; her dokunuş, bir duygu yağmurudur. Kararınızı verdikten sonra, yolunuzu değiştirin. Bilindik diyarlardan uzaklaşın. Yeni bir başlangıç yapmak, kendinize yeni bir sayfa açmak, iyileşme sürecinin en önemli adımıdır.  

Ancak, bir ilişkinin bitmesinde her zaman iki taraf vardır. Bazen, kendi hatalarımızı görmekten kaçarız. İlişkilerde sorun yaşadığımızda, genellikle karşı tarafı suçlamaya meyilliyizdir. Oysa ki, her ilişki bir aynadır. Kendimizi, eksiklerimizi, hatalarımızı gösterir. Eğer bir ilişki bitmişse, bu sadece bir tarafın değil, her iki tarafın da katkısıyla olmuştur.  

Bu nedenle, bir ilişki bittiğinde, kendimize dönüp bakmalıyız. Acaba nerede hata yaptık? Neleri daha farklı yapabilirdik? Kendimizi geliştirmek, hatalarımızı fark etmek ve bir sonraki ilişkimizde daha bilinçli adımlar atmak, iyileşme sürecinin bir parçasıdır.  

Unutmayın, zaman değil, anıların soluklaşmasıdır sizi özgür kılacak olan. Ve belki de en önemlisi, kendinizi ve karşınızdakini anlamak, ilişkilerdeki tamamlanmamışlıkları çözmenin ilk adımıdır.  

Gönül Doğan  
TV Sunucusu, Gazeteci, Yazar, Kişisel Gelişim Uzmanı