Günümüzde bir kavram ortaya atıldı: "Bir ülkenin itibarından tasarruf olmaz." Bu deyim, ülkeyi temsil edenlerin yaptığı harcamaların ve statüko ‘nun kabullendiği durumun, halk üzerindeki baskının bir göstergesidir. Bir ülkenin itibarı, sadece diğer ülkelerin para birimi karşısındaki değeriyle ölçülür. Bir ülkenin insanlarının yaşam standartları, refahı ve adaletiyle doğrudan ilişkilidir.
İtibarın temel taşı, bir ülkedeki ekonomik güç ve refahtır. Elbette, bir ülkenin ekonomik göstergeleri, uluslararası alanda saygınlığını etkileyen önemli bir faktördür. Ancak, bir ülkenin itibarı sadece para birimiyle ölçülemeyecek kadar derindir. Bir ülkenin itibarı, yönetenlerin maaşlarındaki fark uçurumuyla, vatandaşların yaşam standartlarındaki adaletsizlikle, vergi politikalarıyla ve toplumsal eşitsizlikle de şekillenir.
Bir ülkede, yönetenler kendi maaşlarını diğer ülkelerin yönetenlerinin maaşına göre belirlerken, vatandaşların maaşları enflasyon oranına bağlı olarak artırılıyorsa ve bu da yaşayanların alım gücünde düşüşe neden oluyorsa, adaletten ve kalkınmadan bahsetmek mümkün değildir. Enflasyonla mücadele adı altında masumane gösterilen politikalar, vatana hizmet gibi sunulurken, aslında vatandaşların alım gücünün düştüğü gerçeği göz ardı edilmektedir.
Tasarruf yapılacaksa, bu toplumun topyekûn bir çabası olmalıdır. Devlet ve millet, el ele vererek insanların alım gücünü artırmalıdır. Bir ülkenin itibarı, vatandaşların refah düzeyiyle doğrudan bağlantılıdır. Diğer ülkelerin para birimi karşısında 30 kat değer kaybetmişse, ihracat artışı tek başına bir ölçü değildir. Bir malın değeri düşerken emeğin değerinin de düşmesi, gerçek bir başarı değildir. Kendi insanın emek gücünün değeri düştükçe, ihracatın artması gelişmişlik gösterilemez.
Ülkenin itibarı, sadece ekonomik göstergelerle sınırlı değildir. Adaletin, sosyal politikaların ve toplumsal eşitliğin sağlanması da büyük önem taşır. Bir ülkenin itibarı, insan haklarına saygısı, hukukun üstünlüğü ve demokratik ilkelerin uygulanmasıyla da şekillenir.
Unutmayalım ki, bir ülkenin itibarı, yalnızca yönetenlerin kararlarına değil, toplumun refahına, adalete ve eşitliğe verdiği değere dayanır. İtibar, para birimiyle değil, insanların yaşam kalitesiyle ölçülmelidir. Gerçek bir itibar, devletin ve milletin el ele vererek, insanların alım gücünü yükselttiği, adaletin sağlandığı ve kalkınmanın herkesi kapsadığı bir ülkede gerçekleşir.
Sonuç olarak, bir ülkenin itibarı sadece ekonomik göstergelerle ölçülemez. İtibar, adalet, sosyal politikalar, toplumsal eşitlik ve insanların yaşam standartlarıyla yakından ilişkilidir. Gerçek bir itibar, toplumun refahını ve adaleti ön planda tutan bir yaklaşımla sağlanır. Devlet ve milletin el ele vererek, insanların alım gücünü artırdığı, eşitsizlikleri azalttığı ve kalkınmanın herkesi kapsadığı bir ülke, gerçek bir itibarın temsilcisidir.
Her şeyden önce, itibarın sadece yönetenlerin değil, tüm toplumun sorumluluğunda olduğunu unutmamalıyız. Birlikte çalışarak, adalete, kalkınmaya ve toplumsal refaha odaklanan bir ülke inşa edebiliriz.
Sağlıklı ve güçlü bir toplum için gereken adımları atmaya devam edelim. İtibarımızı sadece ekonomik göstergelerle değil, insanların yaşam standartlarına ve adalet anlayışımıza göre değerlendirelim. Bu şekilde, gelecek nesiller için daha güçlü ve itibarlı bir ülke bırakabiliriz.
Sevgi ve saygılarımla,
Güven Albayrak
Yorum Yazın