Mitolojinin Büyülü Kapısı: Zamanın Ötesindeki Hikâyeler
Yazar: Güven Albayrak

Bir zamanlar, dünyanın henüz sessizlikle sarıldığı, yıldızların insana fısıldadığı o kadim günlerde, insanlar göğe bakarak hikâyeler uydurdu. Her bir yıldız, bir destanın ışığı, her esen rüzgar bir tanrının soluğuydu. O günlerden bugüne, mitoloji dediğimiz büyülü bir kapı açıldı. Ve bizler, insanlık olarak, bu kapının aralığından içeriye bakarak kendimizi anlamaya başladık.

Mitoloji, bir ağacın kökleri gibi derinlere uzanır; her kök, insanlık tarihinin bir anısını saklar. Fakat onun asıl büyüsü, dallarında çiçek açan hikâyelerdedir. Zamanın ötesinden gelen bu öyküler, bir masal rüzgarıyla modern dünyamızın sokaklarında dolaşmaya devam eder. Bugün, şehirlerin karmaşasında kaybolmuş insanlar, farkında olmasalar da mitolojinin yankılarıyla düşünür, hisseder ve hayal kurar.

Mesela, Prometheus’u hatırlayalım. Titanların asi oğlu, tanrıların yasakladığı ateşi insanlara sunarken sadece bir kıvılcım değil, aynı zamanda umudun ışığını da getirdi. Prometheus’un zincire vurulduğu kayalık, modern dünyanın laboratuvarlarında hâlâ yankılanıyor. Çünkü onun hikayesi, bilim insanlarının, mucitlerin ve hayalperestlerin kulağına fısıldar: "Bilgi için mücadele et, ama bedelini ödemeye hazır ol."

Ve elbette Herakles... Onun on iki görevini, hayatın bir metaforu gibi düşünün. Her bir görev, bir insanın hayatındaki zorlukları temsil eder. Herakles, sadece devleri alt eden bir kahraman değil; o, kendi içindeki korkuyu ve çaresizliği yenen bir insandır. Belki de bu yüzden, bizler hayatın ağırlığı omuzlarımıza çöktüğünde içten içe bir Herakles hikayesi ararız: "Ben de başarabilirim," deriz onun sayesinde.

Ama mitolojinin masalımsı dünyası sadece cesaret ve mücadele ile sınırlı değildir. İskandinavların bilge tanrısı Odin’i düşünelim. O, bilgeliği elde etmek için tek gözünü feda etti. Düşünün, bir bilgelik pınarının kenarındasınız ve o pınar, size her şeyin sırrını sunuyor. Fakat bir şart var: Pınardan içmek için bir parçanızı bırakmalısınız. İşte Odin’in hikayesi, bize büyük fedakarlıkların bazen hayatta anlam bulmanın anahtarı olabileceğini anlatır.

Bu büyülü anlatılar, modern insanın yaşamına dokunmaya devam ediyor. Kahramanlık, fedakarlık, bilgi arayışı... Bunlar, mitolojinin armağan ettiği evrensel temalar. Ancak bir başka armağanı daha var: Hayal gücü. Çünkü mitoloji, insanı bir kuş gibi gökyüzüne kaldırır ve "Kim olabilirsin?" diye sordurur.

Bir düşünün, bugünün dünyasında mitolojik bir karakter olsaydınız, kim olurdunuz? Belki bir Prometheus gibi yenilikler peşinde koşan bir dahi, belki bir Herakles gibi zorlukları yenen bir savaşçı, belki de bir Odin gibi bilgeliği arayan bir filozof... Belki de her birinden bir parça taşıyan bir insan.

Mitoloji, sadece geçmişten gelen bir ses değil; aynı zamanda geleceğe dair bir fısıltıdır. O fısıltıyı duyanlar, kendi hikayelerini yazmaya cesaret eder. İşte bu yüzden, mitoloji, zamanın ötesinden gelen bir rehber gibidir. Gökyüzüne baktığımızda yıldızların yerini neon ışıkları almış olabilir, ama insanlığın hikâye anlatma ihtiyacı asla kaybolmayacak. Çünkü her birimizin içinde, mitolojinin bir kahramanı gizlidir.

Haydi, büyülü bir kapıyı daha aralayın. Kim bilir, belki de orada sizi bekleyen hikaye, sizin hikayenizdir.