Yorumlar
Selda
Harika farkındalık yaratan bir yazı emeğinize sağlık umarım beyaz köpeği besleyen bir toplum oluruz.
Hayatın kötümserlik ve karanlıkla çevrili olduğu fikri, insanlık tarihinin en eski kaygılarından biridir. Ancak bu karanlık fikrinin yaygınlaşması, kitle iletişim araçlarının ve özellikle dijital medyanın etkisiyle daha belirgin hale gelmiştir. İnsanlar, medya ve sosyal platformlar aracılığıyla her gün karanlık bir dünyaya tanıklık ediyor; şiddet, öfke, ayrımcılık ve korku bir döngü içinde sürekli olarak yeniden üretiliyor. Ancak bu karanlık algısı, aslında insanın kendi tercihlerinin bir sonucudur. Psikolojide anlatılan meşhur bir hikâye, bu gerçeği çarpıcı bir şekilde ortaya koyar. Hikâye, kötülüğün ve iyiliğin bir sembolü olarak iki köpeğin savaşını anlatır. Çocuğun dedesi, bu iki köpekten hangisinin kazanacağını sorduğunda çocuğa şu cevabı verir: “Biz hangisini beslersek o kazanır.”
Bu hikâye sadece bireysel psikolojiye dair bir metafor değil, aynı zamanda toplumsal bir uyarıdır. Karanlığı, kötümserliği ve korkuyu besleyen bireyler ve toplumlar, bu olumsuzlukların içinde kaybolur. Ancak iyilik, sevgi, merhamet ve insani değerler beslenirse, o zaman ışık ve umut hâkim olur. Günümüz dünyasında, toplumsal yapının bu iki zıt köpeği nasıl beslediği üzerinde durmak ve çözüm önerilerini tartışmak edebi bir bakış açısıyla ele alınması gereken önemli bir meseledir.
Medya, modern dünyanın en güçlü araçlarından biridir. Bilgiye ulaşma hızını arttırmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal algıları ve duyguları şekillendirme gücüne sahiptir. Ancak bu güç, her zaman olumlu yönde kullanılmamaktadır. Medya organları, çoğu zaman korku ve kötümserliği besleyerek kara propaganda yapar. Haber başlıkları, felaket senaryoları ve şiddet içerikli görüntülerle doludur. İzleyiciler, bu karanlık manzaranın etkisi altında kalır ve dünyaya dair kötümser bir bakış açısı geliştirir. Siyah köpeği besleyen bu medya diline karşı durmak, bireylerin ve toplumun zihinsel sağlığını korumanın temel şartıdır.
Toplumsal kutuplaşmayı, ayrımcılığı ve ötekileştirmeyi körükleyen bu kara propaganda, bireylerin bir araya gelme ve ortak değerler etrafında buluşma şansını da elinden alır. Karanlığın beslenmesi, insanları yalnızlaştırır, korkutur ve manipüle eder. Bunun sonucunda, insanlar kendi güvenliklerini sağlama almak adına daha içe kapanık ve çekingen bir yaşam tarzı benimserler. Ancak medyanın sunduğu her haberi sorgulamak, alternatif kaynaklardan bilgi almak ve yalnızca olumlu gelişmelere odaklanmak, bu kara propagandanın etkisinden kurtulmanın yollarından biridir.
Kara propagandanın beslediği bir diğer tehlike ise toplumsal kutuplaşmadır. Günümüz toplumları, farklı ideolojik, siyasi ve dini kutuplar arasında giderek daha da bölünmektedir. İnsanlar, düşüncelerine ve inançlarına karşıt olan bireyleri ötekileştirmekte, onlarla diyalog kurmaktan kaçınmaktadır. Siyah köpeği besleyen bu kutuplaşma, toplumun ortak insani değerlerini zayıflatır. Oysa her insanın paylaştığı temel değerler vardır: Sevgi, saygı, adalet, hoşgörü ve dayanışma gibi.
Bu insani değerler, toplumların ortak paydasıdır ve bireyleri bir arada tutar. Eğer bizler bu değerleri beslersek, kutuplaşmanın getirdiği karanlıktan kurtulabiliriz. Ancak bu, sadece bireysel düzeyde bir çaba ile sınırlı kalmamalıdır. Toplumun her kesimi, bu değerleri korumak ve yaymak adına sorumluluk almalıdır. Siyaset, medya, eğitim kurumları ve sivil toplum kuruluşları, kutuplaştırıcı dil ve eylemlerden kaçınmalı, insani değerlerin yaygınlaşmasına katkıda bulunmalıdır.
Korku, tarih boyunca en etkili yönetim araçlarından biri olmuştur. Korku ile yönetilen toplumlar, daha kolay kontrol edilir ve yönetilir. Bu durum, özgürlüğün ve demokrasinin önündeki en büyük engellerden biridir. Siyah köpeği besleyen liderler, halkı korkutarak, onları pasifleştirir ve kendi iktidarlarını sürdürebilir hale getirir. Korku, bireylerin düşünme, sorgulama ve harekete geçme yetilerini zayıflatır. Ancak korkunun karşısına cesaret, bilgelik ve özgür düşünce ile çıkmak mümkündür.
Özgürlük, sadece bireylerin fiziksel hareket alanını değil, aynı zamanda düşünce ve ifade özgürlüğünü de kapsar. İnsanlar, korku olmadan, özgürce düşünmeli ve kendi kararlarını alabilmelidir. Siyah köpeğin beslendiği bir toplumda, bu özgürlükler kısıtlanır ve bireyler birer köle haline gelir. Oysa beyaz köpeği besleyen bir toplumda, bireyler cesurca konuşur, sorgular ve kendi hayatlarını şekillendirebilir. Bu yüzden, korku temelli yönetim anlayışlarına karşı durmalı ve özgürlüğün savunucusu olmalıyız.
Eğitim, bireylerin ve toplumların gelişimi için en önemli araçlardan biridir. Ancak eğitim, sadece okullarda alınan bilgiyle sınırlı değildir. İnsan hayatının her döneminde öğrenmeye açık olmalıdır. Ömür boyu eğitim, bireylerin kendini sürekli yenilemesi ve geliştirmesi için bir fırsattır. Ancak bu yenilikçilik, sadece bireysel düzeyde kalmamalı, aynı zamanda toplumsal yapılara da yansımalıdır.
Siyah köpeğin beslendiği toplumsal yapılarda, insanlar koltuklarına sıkı sıkıya tutunur ve yeniliklere kapalı kalır. Oysa beyaz köpeği besleyen bir toplum, sürekli yenilenmeye ve genç nesillere fırsat tanımaya açıktır. Dernekler, sendikalar ve diğer toplumsal kurumlar, ömür boyu hizmet eden bireyler yerine, üretken ve yenilikçi bireyleri desteklemelidir. Bu sayede, toplumsal yapılar da dinamik ve canlı kalacaktır.
Siyaset, toplumun düzenlenmesi ve bireylerin refahı için önemli bir araçtır. Ancak siyasetin, bir takım taraftarlığına dönüşmesi, demokrasinin ve toplumsal huzurun önündeki en büyük engellerden biridir. Siyah köpeği besleyen bir siyaset anlayışı, bireyleri kutuplaştırır ve kendi çıkarlarını koruma amacı güder. Oysa beyaz köpeği besleyen bir siyaset anlayışı, insana hizmeti esas alır. Bu hizmet anlayışı, herhangi bir partiye ya da ideolojiye bağımlı olmadan, toplumsal faydayı gözeten bir yaklaşımı benimser.
Siyasette takım taraftarlığı, bireylerin sorgulama yetisini zayıflatır ve onları pasif bir şekilde bir lidere ya da partiye bağımlı hale getirir. Ancak insana hizmet eden bir siyaset anlayışı, bireylerin refahını ve özgürlüğünü ön planda tutar. Bu yüzden, siyasi liderlere körü körüne bağlı kalmak yerine, her dönemde yeni ve dinamik liderlere şans tanımalıyız. Bu yaklaşım, toplumun sürekli olarak kendini yenilemesini ve ilerlemesini sağlayacaktır.
Sonuç olarak, toplumsal yapımızın ve bireysel hayatlarımızın karanlık mı yoksa aydınlık mı olacağı, tamamen bizim hangi köpeği beslediğimize bağlıdır. Medya, siyaset, eğitim ve sosyal yapılar, bu iki köpek arasındaki savaşı sürekli olarak yeniden üretir. Ancak biz, bireysel ve toplumsal tercihlerimizle, bu savaşı sonlandırabiliriz. Kötülüğü ve karanlığı beslemek yerine, iyiliği, sevgiyi ve merhameti beslemeliyiz. Kutuplaşmadan uzak, insani değerlere sahip çıkan bir toplum inşa etmek için herkes kendi evinin önünden temizliğe başlamalıdır.
Toplumun her kesiminde
Takım | O | A | P |
O | A | P | |
1.GALATASARAY A.Ş. | 36 | 91 | 95 |
2.FENERBAHÇE A.Ş. | 36 | 90 | 84 |
3.REEDER SAMSUNSPOR | 36 | 55 | 64 |
4.BEŞİKTAŞ A.Ş. | 36 | 59 | 62 |
5.RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ | 36 | 60 | 54 |
6.EYÜPSPOR | 36 | 52 | 53 |
7.TRABZONSPOR A.Ş. | 36 | 58 | 51 |
8.GÖZTEPE A.Ş. | 36 | 59 | 50 |
9.ÇAYKUR RİZESPOR A.Ş. | 36 | 52 | 49 |
10.KASIMPAŞA A.Ş. | 36 | 62 | 47 |
11.TÜMOSAN KONYASPOR | 36 | 45 | 46 |
12.CORENDON ALANYASPOR | 36 | 43 | 45 |
13.BELLONA KAYSERİSPOR | 36 | 45 | 45 |
14.GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ A.Ş. | 36 | 45 | 45 |
15.ONVO ANTALYASPOR | 36 | 37 | 44 |
16.SİPAY BODRUM FK | 36 | 26 | 37 |
17.NET GLOBAL SİVASSPOR | 36 | 44 | 35 |
18.ATAKAŞ HATAYSPOR | 36 | 47 | 26 |
19.ADANA DEMİRSPOR A.Ş. | 36 | 34 | 2 |
Yorum Yazın