Ana Sayfa
  • MENU
  • KÜLTÜR- SANAT
  • Edebiyatın İz Bırakanları
  • GÜNDEM
  • MAGAZİN
  • ŞİİR
  • ÖYKÜLER
  • RÖPORTAJ
  • Foto Galeri
  • Web TV
  • Yazarlar
  • Nöbetçi Eczaneler
  • Firma Rehberi
  • Seri İlanlar
EDEBİYAT MAGAZİN GAZETESİ
KÜLTÜR- SANAT
Edebiyatın İz Bırakanları
GÜNDEM
MAGAZİN
ŞİİR
ÖYKÜLER
RÖPORTAJ
Yazarlar
    • "Haset ve Şükran" ve Değerlilik Üzerine
      • Makaleler
      • "Haset ve Şükran" ve Değerlilik Üzerine
      24 Mart 2023 23:05
      Son Güncelleme:24 Mart 2023 23:05
      GÜVEN ALBAYRAK
      Paylaş |

      Klain'in “Haset ve Şükran” ı, psikolojiyi bir hobi olarak okumaya başladığımda, beni benden alan bir kitap olmuştu. Haset ve Şükran, doyumun ardına koyduğum iki seçenek gibi geliyor şimdi bana. Bu iki seçenek, köklerini ruhumuzun en karanlık yerlerinde saklanan, insanlıktan nasibini almamış ve zerre yüceltmelere uğramamış açlık canavarının kükremelerini ensemizde hissettiğimizde, annemizden bize miras kalıyor. 


      İnsan yavrusu doyduğunu hissettiğinde, hiç gecikmeden yine acıkacağı anı düşlemleyecektir zihnin gizli bir bölümünde. İşte bu anda beynindeki kimyasallar bir yaşamsal kaygıyı içine sinsice düşürecektir. Bu anda “Umut”  ve “Karamsarlık” bir savaşı başlatıverir. Kişinin ruhunda kazanan hangisiyse, en sevgili varlığına, yeganesine onunla yönelecektir. Umudun kazandığı ruhların çehresini sonsuz bir doyumun ışığı sarar ve “Şükran” sahneyi doldurur. Şükran, çevremizdeki güven çiçeklerini yeşerten verimli toprağımızdır. Bize huzurun kapısını açar. Bir yaz bahçesindeymişiz gibi bir huzur veya Adem ve Havva’nın cennetinde, her türlü açlık ve tehlikelerden azade dolaştığı gibi bir havaya bürür ruh halimizi. Böylece biz üretebiliriz. Mental enerjimizi, bize mutluluk getirecek şeylere verir ve güzel şeyler olarak geri alırız. 
      Peki “Haset”canavarı galip gelirse? Ruhumuzu yaşamsal bir tehlike sarar. Sevilen ve doyuran, doyumu bizden çalmış veya çalacak gibidir. O öyle güçlüdür ki artık, herşey onun ne dileyeceğine bağlıdır. Bizi tekrar vereceği doyumla cennetine alabilir tekrar, ya da bizi aç, susuz, kimsesiz, tekinsiz bir karanlıkta bırakıp, bir başkasına yönelebilir. Bizde değerli bir şeyin varlığını hissetmiyorsak, geri döneceği umudu da oluşmaz. O zaman bizim açlığımız ve biz bu haldeyken, sevilenin yerimize koyduğu başka birinin doyumunun düşlemleri dayanılmaz bir acıya dönüşür. Bu duygular sürüsüyle canavarlar gibi birleşip, yek halde “Haset”i vücuda getirir. Haset, en saldırgan ve yıkıcı haliyle, sevgilinin ruhuna, benliğine ve en çirkini de bedenine saldırır. Haset, bir gül bahçesine dalan domuz sürüsü gibidir. Bu saldırı, sevdiğinizden size yöneldiğinde hissedersiniz. Sizi siz yapan ve değerli kılan ne varsa, bu canavarın tehdidi altındadır. En kıymetli yanlarınız aşağılanır, özgürlük hissinize prangalar vurulur ve artık sevgili, sevgisiz bir düşmana dönüşür. Belki o da ruhunda olup bitenlerden bihaberdir ama tanınmaz haldedir. Haset onu ele geçirdiğinde, bağ kurduğunuz kişi tam da o bağlara saldırır çünkü onu tehdit eden tam da o bağladır, hatta size bağımlılıklarıdır. Kendi içinde zerre kadar değerlilik hissi yeşermemiştir ve siz bir adım geri gitseniz, o mecburen kendi değersizliğiyle yüzleşmek zorunda kalacaktır. Kendi içindeki bataklığa bakmak dayanılmazdır onun için. Siz tehdit oluşturmasanız bile bu senaryoyu o zihninde kuracak ve sizi bu senaryoyu oynamaya zorlayacaktır. Kendi yarattığı karanlığında sizi çaresiz bırakarak savaşa çekmeye yeltenecektir. Bunu çocuklarda görürsünüz. Karanlıktaki hayali canavara, canavarımsılaşarak, acaip sesler çıkararak koşarlar ve o canavara benzemeye çalışırlar. Bu, saldırganla özdeşleşmedir. Bu yüzden, yoksun kalmanın acizliğinden korkarak sizi ayrılıkla tehdit edecek, sanki siz ona muhtaçmışsınız hissini içinize sokmaya çalışacaklar. 


      Haset ve Şükran, aynı kaynaktan çıkan iki nehirdir. Haset, karamsarlığın çılgınlığıyla etrafındaki güzellikleri yıkıp, tekrar ekilmez ölü tarlalar bırakır. Şükran ise umudun dinginliğiyle huzurla akar, etrafındaki tarlalara hayat akıtır ve yaşamı besler. Etrafında türlü türlü lezzetli meyveler biter, kulağınıza hoş gelen şarkılar söyleyen kuşları, nazlı nazlı su içen ceylanları  getirir ve etrafı rengarenk ve hoş kokularıyla akılları başlardan alan çiçeklerle doldurur. 
      Kimseyi bunlardan birisiyken diğeri yapamayız. Çünkü bu “Doğa”dır. Muhtemelen siz onu değiştirmeye çalışırken ya siz kötü yönde değişeceksiniz ya da tümden boğulup kaybolacaksınız. O halde tanımalı bir kimsenin doğasını, doğasını ne yönde kullandığını.
      İnsanlar, en çok enerjiyi, olduklarından farklı gösterdikleri imajlarına harcarlar. Çok ulaşılmazı oynayanların değersizlikleri gibi, yukarıdan mağrurca ve beğenmez tavırla bakıp eleştirenlerin  yaptığı gibi... Kendilerini değersiz ve aşağılık hissettikleri için sizin değerinizi çalıp sizi kendi seviyelerine çekmek isterler. Çünkü ancak siz daha değersizken rahat edebilirler. Kasım kasım kasılarak dolaşırlar etrafta, yanlarında bir veya birkaç avaneleriyle... Böylece kağıttan kulelerini birkaç bekçiyle yıkılmaz gösterebilirler. Başka ne yapabilir ki bu zavallılar? Sizden özsaygınızı ve değerlilik duygunuzu çalmak için böyle tuzağa çekerler. Sanki onun onayını ve sevgisini alırsanız değerli olacaksınız gibi hissedersiniz. Size kendi değerinizin özünüzde olduğunu böyle unutturuyorlar. 
      Bize değerli hissettirenlere yönelmedikçe ruhumuzu bu zavallıların köleliğinden nasıl kurtarabiliriz? Zor biliyorum. Kazanılmamış bir savaştan çekilmek gibi, amaca ulaşamamanın başarısızlık hissiyle baş etmek. Ama kandırmaca da tam da burda ya! Bu sonu gelmeyecek bir savaş ve amacı hep sizi bu çabada tutup sizden özünüzü, siz tükenene kadar emmek. Bir parazit gibi... Geçmişten kalan bu travmatik heyecan ve aslında hezeyanın bizi içerden kemirip ölüye çevireceğini bilerek bunu kendimize yapmaya hakkımız var mı? Ebeveynlerimizden bize kalan bu kötü mirası terk etmek ve kocaman bir “Hayır ben sen öyle görmesen de, söylemesen de değerliydim ve şimdi de değerliyim ve öyle kalacağım!” demek hakkımız değil mi? Onaylanmak uğruna kendimizi aşağılık insanların bizi düşürdüğü durumlardan korumazsak kendimize nasıl adil oluruz? Bir başkasının onayını ve beğenisini, şartlı sevgisini mutluluk halimize şart koşarak nasıl mutlu olabiliriz?
      Hepimiz bir kar tanesi kadar eşsiziz. Özel olmak için ne bir şey ispatlamaya, ne başkasının bunu söylemesine ne de bizi seçmesine ihtiyacımız var. Şimdi ve en aleni haykırışla “Reddediyorum!” diye haykırmalı içimizdeki zindanımızdan ve kırmalı tüm duvarları ve zincirleri başkalarının içimizde koyduğu... Yakınmaya zaman yok! Özgür bir yaşamın ümidiyle geçmişi bir ders gibi cebimize koymalı... Bu süslü ve sahte üstten bakışlı kasıntılı akbabaları ruhumuzun etrafından kovmalı. Şimdi ve hiç vakit kaybetmeden, sadece kendine değer çalan ve değersizlik hissinden başka vaadi olmayan zavallıları, değersiz sahiplerine göndermeli... Kendi değerli hayatımızı bize değer veren ve bunu eylemleriyle hissettiren ve bunu herhangi bir şarta bağlamadan yapanlarla kurmak en güzel seçim değil mi? 


      Hayat, haset yerine şükranı seçenlere ve değeri başkalarında aramak yerine kendi içlerinde yeşertenlere verilmiş tatlı bir armağandır. Onlar güzellikleri paylaşırlar ve bunu karşılık beklemeden yaparlar. Ne mutlu onlara! 


      Doyum, şükran ve umutla...

       

      Yorum Yazın

      Yorumlar

      • Leyla Karataş

        Kendimce bir paylaşımdı.Emeğinize sağlık

      Yazarın Diğer Yazıları

      • Güneşsiz Yazlar ve Sessizlikten Doğan Kelimeler

        20 Haziran 2025
      • Gelenekten Kopuşun Roman Hâli

        13 Haziran 2025
      • Sayfa Değil, Ekran Çevriliyor

        09 Haziran 2025
      • Kalabalıklar İçinde Yalnızlık, Dijital Sessizlik

        31 Mayıs 2025
      • Yaz Gelirken, Bir Dilim Işık Yeter

        29 Mayıs 2025
      • Sessiz Güç, Edebiyat

        27 Mayıs 2025
      • Yazara Değer, Kitaba Hakkını Ver!

        23 Mayıs 2025
      • "Bir Zamanlar Mutluluk Vardı"

        14 Mayıs 2025
      • İstanbul’un Havası, Ruhumuzun Aynasıdır

        10 Mayıs 2025
      • Gönül Ehli Okura Selâm Olsun

        07 Mayıs 2025
      • Rüzgârlı Bir Günün Düşleri

        27 Nisan 2025
      • Baharın Şiiri, Şairin Baharı: Attilâ İlhan’da Mevsim ve Ruh Hâli

        17 Nisan 2025
      • Bir Simit, Bir Çay, Bir Şehir

        10 Nisan 2025
      • Karın Beyaz Direnişi ve Ruhun Bahara Özlemi

        06 Nisan 2025
      • YARINA AÇILAN ÇİÇEK

        26 Mart 2025
      • Sis Dağılır, Yol Belli Olur…

        20 Mart 2025
      • Sanal Dünyanın Gerçek Yalnızlığı

        17 Mart 2025
      • Şefkatin Gölgesinde

        10 Mart 2025
      • Bilginin Gürültüsü ve Sessiz Hakikat

        25 Şubat 2025
      • Kışın Getirdiği Zorluklar ve Dirençli İnsan Ruhu

        21 Şubat 2025
      • Sürdürülebilir Bir Gelecek İnşası

        15 Şubat 2025
      • Küreselleşmenin Fırtınasında Yeni Bir Dünya

        08 Şubat 2025
      • Her Kadın Bir Efsane, Her Efsane Bir Dönüşüm

        03 Şubat 2025
      • Hayal ve Gerceklik

        26 Ocak 2025
      • Yük Taşıyanlar

        17 Ocak 2025
      • Mitolojinin Büyülü Kapısı: Zamanın Ötesindeki Hikâyeler

        11 Ocak 2025
      • Kalem Kardeşliği ve Çalışan Gazeteciler Günü

        09 Ocak 2025
      • Kendisiyle Uyum İçinde Yaşayan, Evren ile Uyum İçinde Yaşar

        04 Ocak 2025
      • Hayatın Kıyısında

        01 Ocak 2025
      • Umudun ve Mücadelenin Sesleri: İşçi ve Emeklinin Hikayesi

        24 Aralık 2024
      • Umut ve Hayalin Dansı

        22 Aralık 2024
      • Mesudiye Gazetesi’ne ve Sefai Uzunyurt’a Minnetle

        05 Aralık 2024
      • Diyaloğun Gücü:-2 İnsan Odaklı İletişimin Derinliği

        30 Kasım 2024
      • Diyalog-1: İnsanlığın Kaybettiği Sanat

        27 Kasım 2024
      • Sınırların Gücü-3 Sınırlar Köprüdür, Duvar Değil

        23 Kasım 2024
      • Sınırların gücü-2 İnsan ve Sınırları Üzerine

        20 Kasım 2024
      • Sınırların Gücü-1: Kendimizi Korumanın Sanatı

        16 Kasım 2024
      • Geçiciliğin İçinde Sonsuzluğu Bulmak

        12 Kasım 2024
      • İçindeki Şefkatli Sese Kulak Ver

        09 Kasım 2024
      • Benlikten Özgürlüğe, Ruhu Aramak

        06 Kasım 2024
      • İnançla Dolu Kalpler Karanlığı Aydınlatır

        02 Kasım 2024
      • Gerçek Zenginlik: Sahip Olduğunun Farkına Varmak

        30 Ekim 2024
      • Telkinle Güçlenen İnanç, İnançla Gelen Sağlık

        26 Ekim 2024
      • Teşekkürün Sihri: Ruhun Kapıları

        23 Ekim 2024
      • Olgunluk: İçsel Yolculuğun Durağı

        19 Ekim 2024
      • Dua ile Yükselen Ruh: Yaratıcıya Uzanan Bir Yolculuk

        16 Ekim 2024
      • Hayallerin ve İnancın Sihirli Dili

        12 Ekim 2024
      • Ego ve Kalbin Dansı

        08 Ekim 2024
      • Zihnin Kileri: Sadelikte Saklı Güç

        04 Ekim 2024
      • Yaratıcıyı Anlamak ve İnsanlığın Ortak Bilinci

        01 Ekim 2024
      • Türk Devlet Geleneğinde Dayanışmanın Sembolü: Ahilik Teşkilatı

        23 Eylül 2024
      • Enflasyon Düşse de Refah Artmaz: Asıl Sorun Gelirlerde

        18 Eylül 2024
      • Karanlığın İki Yüzü: Beslediğimiz Köpekler ve İnsani Değerler Üzerine

        12 Eylül 2024
      • Toplumun Aynasında Yansıyanlar, Kaybolan Değerler ve Birlik Çağrısı

        03 Eylül 2024
      • Doğanın Sararan Yaprakları Altında Ruhun Yeniden Doğuşu

        20 Ağustos 2024
      • Türkiye İçin Birlikte Çalışma Zorunluluğu

        30 Temmuz 2024
      • Ölümü Bekleyen Hayatlar

        27 Temmuz 2024
      • Çaresizlik: Bir Yalnızlık Hikayesi

        18 Temmuz 2024
      • Yeni Bir Güne Uyanmak

        10 Temmuz 2024
      • Vatandaşların Refahı ve Asgari Ücret

        01 Temmuz 2024
      • Dünü Anlamak, Bugünü Değiştirmek: Sosyal Demokrat Yaklaşım

        25 Haziran 2024
      • Kemal Kılıçdaroğlu'nun Tekrar Genel Başkan Adaylığı: Yanıltıcı Bir Hamle

        22 Haziran 2024
      • Kitap Arası

        19 Haziran 2024
      • Sıcak Yaz Ayları, Kurban Bayramı ve Ekonomik Kriz: Hükümetin Temmuz Maaş Zamları Üzerindeki Baskı

        14 Haziran 2024
      • Yaşamın Zorluklarına Karşı Sanatın Gücü

        09 Haziran 2024
      • Türkiye'de Emeklilerin Yaşam Standartları ve Hükümetin Tutumu: Derinleşen Bir Sosyal Kriz

        08 Haziran 2024
      • Yerel Basın Zor Durumda: Tasarruf Genelgesi'nin Etkileri

        01 Haziran 2024
      • Galatasaray'ın 2023-2024 Sezonundaki Başarısı: Şampiyonluk ve Süper Kupa Zaferi

        28 Mayıs 2024
      • 19 Mayıs'ta Futbolun Güzel Yüzü: Galatasaray - Fenerbahçe Derbisi

        19 Mayıs 2024
      • Evrenin Sırları ve İçsel Aydınlanma

        10 Mayıs 2024
      • Bilim ve Din: Eğitim Sistemimizdeki İkilem

        03 Mayıs 2024
      • “HAYAL KIRIKLIĞININ KARANLIK DAĞI BOYUNCA BIR UMUT TÜNELI AÇIN.”

        28 Nisan 2024
      • Akışa Teslim Olmak

        25 Nisan 2024
      • Edebiyatın Parıltılı Dünyası

        22 Nisan 2024
      • Bilgiye Yolculuk ve Düşünsel Zenginleşme

        20 Nisan 2024
      • Küresel Sosyalizm ve Dijital Vatandaşlık: Geleceğin Toplum Yapısı

        28 Mart 2024
      • Türkiye'de Yerel Yönetimlerin Geleceği: Merkeziyetçilik mi, Özerklik mi?

        15 Mart 2024
      • Edebiyatın Işığında Ramazan: Maneviyatın Derinlikleri

        09 Mart 2024
      • BİR TAZE BAHAR KOKUSU

        16 Şubat 2024
      • Hatay, Balıkesir, İzmir: CHP Tabanında Rahatsızlık Büyüyor

        29 Ocak 2024
      • Çekim Yasası ve Hayatın Sırrı: Düşünce Gücüyle Değişim

        14 Ocak 2024
      • Çalışan Gazetecilerin Gölgelenen Günü: Basın Kartları ve Sorumluluk Yükü

        10 Ocak 2024
      • ENGELLİLERİMİZLE BİRLİKTE DAHA GÜÇLÜ

        04 Aralık 2023
      • SARI AYÇİÇEĞİ ASLINDA KAPKARADIR!

        13 Kasım 2023
      • Filistin'de Adalet Arayışı: Orantısız Güç ve Uluslararası İhmal

        01 Kasım 2023
      • İsrail ve Filistin Sorunu: Uzun Süren Çatışmanın Gölgesinde Yeni Bir Dönem

        08 Ekim 2023
      • Yaz Sıcaklarından Kaçış: Kitaplarla Serin Bir Yolculuk

        24 Temmuz 2023
      • Emeklilik Sistemi ve Emekliler: Sınıf Ayrılığının Yarattığı Adaletsizlik

        20 Temmuz 2023
      • Bir Ülkenin İtibarı: Adaletle Yükselir, Toplumla Güçlenir

        18 Temmuz 2023
      • Bir Ülkenin Siyasi İkonik Bakış Açısının Olumsuz Etkileri

        14 Haziran 2023
      • Yazmak için İçsel Motivasyon: Kelimelerle Oynamanın Önemi ve Kendini Yazmaya Mecbur Hissetme

        24 Mayıs 2023
      • Bakış Açısının Değişiminin Bireye, Temsil Edilen Düşünceye ve Topluma Faydaları.

        17 Mayıs 2023
      • Bizim gezegenimiz bir kirletme alanı değil, yaşam alanıdır.

        06 Mayıs 2023
      • "Haset ve Şükran" ve Değerlilik Üzerine

        24 Mart 2023
      • Yeni Dünya Düzeninde Sistem ve Sistemin İşlemesi

        14 Mart 2023
      • Karadeniz’de doğal gaz keşfi ne anlama geliyor?

        16 Ocak 2023
      • OLUMLU DÜŞÜNME 2

        18 Aralık 2022
      • OLUMLU DÜŞÜNME

        18 Aralık 2022
      • EDEBİYATIN YAŞAMLA İLİŞKİSİ

        25 Kasım 2022
      • Neden Yazıyorum

        11 Kasım 2022
      • HAYATIN ANLAMI

        11 Kasım 2022
      • BAŞARININ GİZEMİ

        06 Eylül 2022
      • NEDEN YAZIYORUM !

        15 Ağustos 2022
    • EDEBİYAT MAGAZİN GAZETESİ
      Haberler
      • Yerinde Dönüşüm mü, Yerinde Durgunluk mu?
        Yerinde Dönüşüm mü, Yerinde Durgunluk mu?
      • Gözlük Camındaki Evren
        Gözlük Camındaki Evren
      • Aklına Hiç Gelmiyor mu?
        Aklına Hiç Gelmiyor mu?
      • Halka Hizmette Bir Ömür: Cengiz Aydemir’in Sessiz ve Derin Yolculuğu
        Halka Hizmette Bir Ömür: Cengiz Aydemir’in Sessiz ve Derin Yolculuğu
      • Mustafa Çifci’den Yeni Kitap: Duygusal Ayrılık
        Mustafa Çifci’den Yeni Kitap: Duygusal Ayrılık
      • Mustafa Çifci, Türkiye Edebiyatçılar Ansiklopedisi’nde Yer Aldı
        Mustafa Çifci, Türkiye Edebiyatçılar Ansiklopedisi’nde Yer Aldı
      • Malgaç Baskını’nın 106. Yılında Kuva-i Milliye Ruhu Anıldı
        Malgaç Baskını’nın 106. Yılında Kuva-i Milliye Ruhu Anıldı
      • Sultanhisar’da Ferdi Zeyrek İçin Anlamlı Lokma Hayrı
        Sultanhisar’da Ferdi Zeyrek İçin Anlamlı Lokma Hayrı
      • Faik Şenol’un Arşivinden İstanbul’un Hafızası Taksim’de Görücüye Çıktı
        Faik Şenol’un Arşivinden İstanbul’un Hafızası Taksim’de Görücüye Çıktı
      • Nazilli’de Sokak Hayvanları İçin Hayati Çağrı: Bir Kap Su Bırakalım
        Nazilli’de Sokak Hayvanları İçin Hayati Çağrı: Bir Kap Su Bırakalım
      SüperLig Puan Durumu
      TakımOAP
        O A P
      1.GALATASARAY A.Ş. 36 91 95
      2.FENERBAHÇE A.Ş. 36 90 84
      3.REEDER SAMSUNSPOR 36 55 64
      4.BEŞİKTAŞ A.Ş. 36 59 62
      5.RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ 36 60 54
      6.EYÜPSPOR 36 52 53
      7.TRABZONSPOR A.Ş. 36 58 51
      8.GÖZTEPE A.Ş. 36 59 50
      9.ÇAYKUR RİZESPOR A.Ş. 36 52 49
      10.KASIMPAŞA A.Ş. 36 62 47
      11.TÜMOSAN KONYASPOR 36 45 46
      12.CORENDON ALANYASPOR 36 43 45
      13.BELLONA KAYSERİSPOR 36 45 45
      14.GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ A.Ş. 36 45 45
      15.ONVO ANTALYASPOR 36 37 44
      16.SİPAY BODRUM FK 36 26 37
      17.NET GLOBAL SİVASSPOR 36 44 35
      18.ATAKAŞ HATAYSPOR 36 47 26
      19.ADANA DEMİRSPOR A.Ş. 36 34 2
      İstanbul nöbetçi eczaneleri
      Bizi takip edin
      • facebook
      • Twitter
      • İnstagram
      • Youtube
  • EDEBİYAT MAGAZİN GAZETESİ
    • Künye
    • Önemli Telefonlar
    • Kvkk Aydınlatma Metni
    • Çerez Politikası
    • İletişim
    • Topluluk Kuralları
    • Yazarlar
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
  • facebook
  • Twitter
  • instagram
  • Linkedin
  • Youtube
© 2017 e-magazin.tv Tüm Hakları Saklıdır.
  • Haber Gönder
  • Firma Ekle
  • İlan Ekle
Haber Yazılım