Güven Albayrak

İnsan zihni, kullanmayı seçtiğimiz eşyalarla dolu bir kilerdir. Ancak bu kiler öyle sıradan bir depo değildir; ne koyarsak, onu şekillendiren, hayatımıza yön veren, bizi zenginleştiren ya da köleleştiren bir alandır. Kimi zaman fazla düşünceyi üst üste yığarız, gereksiz yüklerle doldururuz bu kileri ve bir çöplüğe dönüştüğünü fark etmeyiz bile. Oysa, bu kıymetli alanı temizlemek, sadeleştirmek, bizi daha güçlü ve özgür kılar.

Zihnimizde taşıdığımız her düşünce, her inanç, biz farkında olmasak bile, ruh halimizi, davranışlarımızı, hatta yaşam kalitemizi şekillendirir. Kendimizi nasıl hissettiğimiz, çevremize yaydığımız enerji bile zihnimizde ne taşıdığımıza bağlıdır. Negatif düşünceler, kaygılar, gereksiz endişeler bu kileri doldurdukça, biz de o kadar ağırlaşırız, adımlarımız yavaşlar, ruhumuz karanlık bir gölge altında kalır. Kim zihninde neyi besliyorsa, onun kölesi haline gelir.

Zihni kalp ile kullanmak ise bambaşka bir şeydir. Kalbin rehberliğinde hareket eden bir zihin, her gittiği yere ışık taşır, pozitif enerjiyi yayar. Bu tür insanlar, bulundukları mekâna güzellik katarlar ve oradan ayrıldıklarında bile geride bıraktıkları enerji uzun süre hissedilir. Onların bıraktığı iz, çevrelerine adeta bir huzur örtüsü gibi yayılır. Bu huzuru yaratmak ise karmaşık düşünce kalıplarından değil, aksine, sade ve yalın bir zihinden doğar. İnançlarımız ne kadar saf, düşüncelerimiz ne kadar öz olursa, yaşamımız da o denli berrak olur.

Zihni sadeleştirmenin sırrı, ona ne koyduğumuzu iyi seçmektir. Kilerimize gereksiz eşyalar atmayı bırakmalı, onun yerine ruhumuzu besleyecek, bizi geliştirecek, hayatımızı zenginleştirecek düşünceler koymalıyız. Bu seçicilik, zihnimizin çöplüğe dönüşmesini engelleyeceği gibi, aynı zamanda hayatı daha berrak ve yaşanabilir kılar. Zihnimizi, temiz tutulması gereken bir bahçe gibi görmeliyiz. Ona özen göstermeli, yabani otları ayıklamalı, sadece güzel çiçeklerin filizlenmesine izin vermeliyiz.

Bu süreç, sadece zihnimizin değil, aynı zamanda hayatımızın da sadeleşmesini sağlar. Daha az ama daha derin, daha öz ancak daha güçlü düşüncelerle dolu bir zihin, yaşam yolculuğunda bizi daha özgür, daha hafif kılar. Bu sadeleşme, aynı zamanda ruhsal bir ferahlığı da beraberinde getirir; tıpkı sadeleşen bir odada hissedilen dinginlik gibi.

Hayat, zihnimize ne koyduğumuzu seçmekle başlar. Zihnimizi çöplüğe çevirecek şeylerden uzak durmak, hayatın bize sunduğu güzellikleri daha net görebilmemizi sağlar. Kafamızı meşgul eden her düşünceyi sorgulamalı, onun bize ne kattığını ya da bizden ne götürdüğünü fark etmeliyiz. Sade ve sağlıklı bir zihin, berrak bir yaşamın kapılarını aralar. Bu yüzden, zihnimizi neyle doldurduğumuza dikkat etmeli, kilerimize yalnızca ruhumuzu besleyecek şeyler koymalıyız.

Sonuçta, insan zihni sınırsız bir potansiyele sahip olsa da, o potansiyelin en sağlıklı hali sadelikten doğar. Sade, temiz ve öz düşüncelerle dolu bir zihin, hayatta daha sağlam adımlar atmamıza, daha güçlü olmamıza ve en önemlisi, daha mutlu bir yaşam sürmemize olanak sağlar.

Hafta sonunun bu dingin saatlerinde zihnimizi temizlemek için küçük bir adım atalım. Hayatımızı, düşüncelerimizi sadeleştirerek, yaşamın içindeki güzellikleri daha net görmeye çalışalım.